Küba'nın efsanevi lideri Fidel Castro öldü. Evet, solcusundan
sağcısına, O'nu diktatör olmakla suçlayan İslamcısından Atatürk'le
özdeşleştiren ulusalcısına dek hemen herkes Castro'yu efsane
sıfatıyla anıyor. Çünkü, efsaneydi. Efsaneler iyiyle kötünün
savaşını hikaye eder ve bu savaşın sadece iki rengi vardır: siyah
ve beyaz.
Fidel Castro'nun uygulamaya koyduğu Küba'daki sosyalizm de,
eşitliği, mutluluğu temsil ederken; ABD nezdindeki kapitalizm
sömürüyü yansıtıyordu. Dolayısıyla Fidel Castro imgesi sadece Fidel
Castro'dan ibaret değil, sosyalizmin kızıl elması olan eşitlik
ülküsünün hayata geçmiş, başarılı olmuş yorumuydu. En azından
solcuların ya da sol görüşlü olduğunu iddia edenlerin inancı bu.
İnanç evet, çünkü efsaneler büyü gibidir ve aşkındır. Taraftarları
tarafından neredeyse kutsal görüldükleri için de eleştirilmezler ve
inanç nesnesi oldukları için tartışılmazlar.
Castro'nun hikayesi de böyle. Küçücük haliyle, hem ideolojik, hem
ekonomik hem de politik olarak dünyaya hükmeden ABD'ye ve küresel
kapitalizme, hem de merkezin tam dibindeyken kafa tutan ve onu
yenemese bile başkaldırısıyla rakibinin özgüvenini sarsmayı başaran
ya da öyle görülen bir ülkedir Küba. Küba'yı Küba yapan da
Castro'dur.