“Ben, asıl ben, bu toprağın malı olmayan ve hepsi dışarıdan
gelen maddeler, unsurlarla yoğrula yoğrula adeta sınai, adeta
kimyevi bir şey halini almışım”.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yaban
Sabri Ülgener; Zihniyet, Aydınlar ve İzm'ler kitabının Aydınları
anlattığı bölümünü bu satırlarla açar. Hakikaten de Cumhuriyet
aydınıyla ilgili bir telmih yapılacaksa, bunun için Yakup Kadri
Karaosmanoğlu'nun Yaban romanından daha velud bir eser yoktur
herhalde. Kitapta Türk aydını, kendi karşıtına yani köylülüğe
dolayımlanarak tarif edilir. Ki bu dolayımlama ne boşuna, ne de
tesadüftür.
Çünkü genç Cumhuriyet'in şekil olarak taklit ettiği Fransız
Aydınlanmasının da siyasal kurgulanışı karşıtlık üzerinden görünür
olmuştur. Fransız Devrimi'nden önce, hayatları domine eden inanma
biçimlerine göre, İslam ve Hristiyanlık olarak ikiye ayrılmış
bulunan dünya siyasalı; aydınlanma sonrası yönlere (Doğu, Batı,
Kuzey, Güney) ayrılmış; Batı'nın yüceltilişi, Doğu'nun
olumsuzlanışı üzerinden mümkün kılınmıştır.
Zira gerilimler üzerinden görünmek aydınlanmanın alameti farikası,
hatta özüdür.