Süleyman Demirel
Cumhurbaşkanlığı döneminde neredeyse tam anlamıyla Cumhuriyetçi
olmuştu ama başbakanlık dönemlerinden birinde şöyle
demişti:
“İmam hatip okullarının gayesi, sadece
din adamı yetiştirmek değildir. Dinini bilen Türk vatandaşı doktor,
mühendis, hâkim olsa daha iyi değil mi? Bugün ortaöğretime giden 3
milyona yakın öğrencimizin 240-250 bini klasik eğitime ilaveten din
eğitimi veren bu okullara gidebiliyor. Bu okulların önü
üniversiteye açıktır. Onu biz yaptık... Şayet Kuran kursları veya
din eğitimi, bu kanuna (Tevhidi Tedrisat Kanunu’na) ters düşüyorsa
yanlış olan, din eğitimi değildir, Tevhidi Tedrisat Kanunu’dur...
İslam birliği konusunda asıl mesele, her ülkenin İslamı doğru
anlayıp tatbik ederek Kuran’ın getirdiği nizamı yaşamaya
çalışmasıdır. O zaman, İslam dünyası gerçek manada güçlenmiş olur.”
(htp://blog. milliyet.com.tr/cdenizkent)
***
Böyle konuşan bir siyasetçi asla siyasetin
merkezinde ya da merkez sağında olmaz. İslamcı sağdadır ve bir
anlamda AKP’nin amip anasıdır. Adnan Menderes’in
Demokrat Partisi de ne merkezde ne de merkezin sağında idi. AKP’yi
genlerinde taşıyan bir amip idi.
Merkez sağ ve sol anayasanın ilk 4 maddesini
itirazsız kabul etmek ve onlara bağlı olmak zorundadır. Evrensel
ölçekte merkez sol ile merkez sağ arasında küçük ama çok derin bir
fark vardır. Anayasamızın ikinci maddesini anımsayalım:
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru,
milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk
devletidir.”
Ben anayasa yazarı olsam, daha kurumsal olacağı
için, “Atatürk milliyetçiliği” yerine “Cumhuriyet milliyetçiliği”
yazardım.
Merkez sol tam anlamıyla “demokratik, lâik ve
sosyal bir hukuk devlet” yandaşıdır.
Merkez sağ ise liberal meşrebini sosyal
devletle uzlaştırmak zorundadır.
İYİ Parti’nin görünürde anayasanın ilk dört
maddesi ile bir sorunu yok. Buna göre Demokrat Parti, Adalet
Partisi ve Anavatan Partisi’nden çok daha çağının çağdaşı ve önünde
ders çıkarılacak kötü örnekler var.
***
Bir başka önemli ölçüt de anayasanın 174.
maddesi tarafından korunan Devrim Yasaları’dır:
MADDE 174. - Anayasanın hiçbir hükmü, Türk
toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin lâiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda
gösterilen inkılâp kanunlarının, anayasanın halkoyu ile kabul
edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, anayasaya aykırı
olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz :
1. 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi
Tedrisat Kanunu;
2. 25 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 671 sayılı
Şapka İktisâsı Hakkında Kanun;
3. 30 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 677 sayılı
Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile
Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun;
4. 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk
Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru
önünde yapılacağına dair medeni nikâh esası ile aynı kanunun 110.
maddesi hükmü;
5. 20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı
Beynelmilel Erkamın Kabulü Hakkında Kanun;
6. 1 Teşrinisâni 1928 tarihli ve 1353 sayılı
Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun;
7. 26 Teşrinisâni 1934 tarihli ve 2590 sayılı
Efendi, Bey, Paşa gibi Lâkap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair
Kanun;
8. 3 Kânunuevvel 1934 tarihli ve 2596 sayılı
Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun.
***