“Herkesin kullandığı cümleleri telaffuz etmekten kaçının. Herkesin söylediği cümleleri söylemek için bile olsa, kendi konuşma tarzınızı yaratın. Kendinizi internetten uzak tutmak için çaba gösterin. Kitap okuyun.” (*)
***
Yukarıdaki cümlede sizi rahatsız eden bir
sözcük var mı? Beni “telaffuz” sözcüğü rahatsız ediyor. Bu
Arapça sözcüğün dilimizdeki anlamı “söyleyiş” ve
“söyleniş”. “Telaffuz etmek” ise
“söylemek” anlamına geliyor. İşin tuhafı: Cümlenin,
“Dilinize özen gösterin” başlıklı bölümün sunum
cümlesi olması.
Türkçenin son yozlaşması, Yeni Osmanlıcıların,
AKP’nin ağzından toplumun belli bir kesiminin ağzına bulaştı. Can
ve Telos yayınevlerinde editörlük, yayın yönetmenliği yaptığım
sırada önüme gelseydi, üzerini kırmızı kalemle çizip yerine
“söylemekten” yazardım. Editörün yetkisi, sorumluluğu ve
görevidir.
Türkiye’de editörlük mesleğinin kurucusu
sayılabilirim. Bu yetkiyle konuşuyorum: Yazarda, çevirmende Türkçe
dil bilinci yoksa kitabı yayımlamayacaksın! Benimle çalışan
yazarlar ve çevirmenler bunu çok iyi bilir.
***
12 Ağustos 2019 tarihli Hürriyet Kelebek
ekinin son sayfasından bir örnek: “Mustafa
Sandal’ın konserinde sana ithafen
söylediği sözler bir kadın olarak hoşuna
gitti mi?”
Söyleşiyi yapan Hürriyet çalışanı
“ithafen” sözcüğünün anlamını bilmiyor ve
“hitaben” yerine kullanıyor. Yazarın kitabını birisine
adamasına “ithaf” denir. Oysa o, “...senin
için söylediği sözler” demek istiyor. Anlaşılan
Hürriyet’te sayfa editörü ve düzeltmen yok. Varsa, onlar da
bilmiyorlar: Birisine adayarak bir iş yapmaya “ithafen”
denir.
***