Sol kimliği altında, Cumhuriyete sağdan
vuran; İslamcı ve milliyetçi sağa ve dolayısıyla karşıdevrime
hizmet sunan iki “çelişmen = mütenâkız” vardır:
Kemal Tahir ve İdris
Küçükömer. Tahirizm 1960 ve 1970’lerde başta
İsmail Cem olmak üzere birçok aydını etkiledi.
Kemal Tahir ile İdris Küçükömer, Asya Tipi Üretim Tarzı (ATÜT)
yanılsamasıyla Cumhuriyetin kuruluşuna ve devrimlerine karşı
çıkmışlardı. Bu karşı çıkışın kaynağında şöyle bir safsata vardır:
Mümkün olmasına karşın, Cumhuriyetin kurucuları sosyalizmi tercih
etmemiştir. Dinciler de “Laiklik” ve “Tevhid-i
Tedrisat Kanunu” nedeniyle Cumhuriyet düşmanı oldular. Kemal
Tahir ve Küçükömer müritleri, günümüzde İslamcı AKP’in peşine
takılan liberal sol cemaatidir. Cumhuriyete birlikte kumpas
kurdular.
Ben kendi hesabıma, Devlet Ana romanı
vesilesiyle Kemal Tahir ile taa 1968 yılında hesaplaştım.*İdris
Küçükömer’le hesaplaşma yazılarımı ise Google’da Hürriyet gazetesi
arşivinde bulabilirsiniz. Cumhuriyetin dindar ve kindar düşmanı
İslamcılıka karşı mücadelemiz devam etmekte.
***
Sözü Zülâl Kalkandelen’in
2017’de yayımlanan “İdris Küçükömer’in Tezleri- İkinci
Cumhuriyetçiliğin Temelleri - İkinci Grup’tan Yetmez ama
Evetçi Liberallere 90 Yıllık İhanet Mirası”** adlı
kitabına getirmek istiyorum.
Zülâl Kalkandelen, Kemal Tahir’le akrabalığına
değindiği İdris Küçükömer’in pamuktan tezlerini, arkasına
Sina Akşın, Doğan Avcıoğlu, Şevket Süreya
Aydemir, Ömer Lütfi Barkan, Halil İnalcık,
Korkut Boratav, Taner Timur, Emre Kongar
ve M.A. Kılıçbay’ı alarak, bir hallaç gibi atıyor.
İdris Küçükömer’in goygoycuları ise Mete Tuncay,
Asaf Savaş Akat, Tahirî mezhebine
mensup epigonlar ve “Türkiye’de sağ soldadır, sol
sağda” sakızını çiğneyen her türlü sağcı ve solcu cemaat
mensubu.
***
İdris Küçükömer’in temel tezleri: Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kurucuları antiemperyalist ve antikapitalist değildi; devrimler üstyapıda oldu, altyapıya dokunulmadı; devrimler halka rağmen, halka karşın yapıldı; dindarlara baskı yapıldı; laiklik konusunda halkın inancına saygı gösterilmedi (Sanki R.T. Erdoğan konuşuyor); bürokrasi tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi halkı sömürdü… Bu iddialar iftiradan başka bir şey değil. Aslında halk 1950’den itibaren, maddi ve manevi bakımdan, limon gibi sıkıldı.
***