Cumhuriyet gazetesine gelince “alet
çantamı” tekrar açtığıma göre, zaman zaman “zula”ya
başvurmam gerekiyor. Demokrasiyi koruyan kişi, anayasa alerjisiyle
maruf R.T. Erdoğan değil kuşkusuz. Görev süresince
Cumhuriyet ve demokrasi için ciddi mücadele veren
Ahmet Necdet Sezer. Ne yazık ki
değer ve önemi bilinmedi. Görev süresi 16 Mayıs 2007’de biten
Sezer, sonuncusu “Nükleer Yasası” olmak
üzere AKP hükümeti tarafından çıkarılan 22 yasayı veto etti. Orman
vasfını yitirmiş arazilerin satışıyla ilgili anayasa değişikliğine
ve imam-hatiplilerin üniversiteye girişini kolaylaştıran yasaya
karşı çıktı.
Okuyacağınız yazıyı (Hürriyet, 24 Aralık 2002) zuladan
çıkarıyorum:
***
[Cumhurbaşkanı Sezer, Türkiye’nin siyasal ahlak ve kimliğinin uğradığı sistemli yozlaştırma saldırısına “Dur!” diyerek, Erdoğan’ı milletvekili yapmak için sahnelenen alicengiz oyununu veto etti. Sezer’in üç sayfalık veto gerekçesinin ruhunu şu cümle özetliyor: “Her üç düzenleme birlikte ele alındığında yapılmak istenilen Anayasa değişikliğinin ‘öznel, somut ve kişisel’ amaçla gerçekleştirildiği ortaya çıkmaktadır.” Elini saygı ile öptüğüm “hukuk” kendisine ve Cumhuriyet’e karşı hazırlanan komployu nasıl da boşa çıkarıyor. Bunun anlamı şu: Sezer, anayasanın milletvekili seçilme yeterliliğini düzenleyen 76. maddesindeki değişikliği, ara seçimi kolaylaştıran ve süresini de 60 günden 90 güne çıkaran maddeyi hukuk etiğine uygun bulmuyor.
***
14 Mayıs 1950’de, demokrasi icabı, İstiklal
Caddesi’nde tramvay raylarının üzerine uzunkös yatan berduşu
andıran sürdemokratlar (“sürrealistler” gibi düşünelim!)
şimdi Sezer’e karşı saldırıya geçerler artık!..
Aklıma tuhaf sorular geliyor: Türkiye Cumhuriyeti’nin
cumhurbaşkanı, başbakanı, hükümeti, Meclis başkanı mı yok?.. Hepsi
var, güvenoyu almış hükümet de güya işbaşında... Peki, bu
sabırsızlık niçin? Daha dün “Benim
referansım İslamdır” diye haykıran bir yeminlinin
önce milletvekili, sonra başbakan olması için mi? İyi de,
Türkiye’nin huzurundan, demokrasiden ve hukuk devletinin
ilkelerinden daha mı öncelikli bu kimsenin kişisel sorunu?
Üstelik bu yordamsızlık, bu patavatsızlık, demokrasi, hukuk ve
yurtseverlik adına yapılmakta! Şu anda başbakanlık yapan kişi ve
AKP milletvekilleri nice yeteneksiz ve beceriksizler ki amigolar
“Tayyip Erdoğan da Tayyip Erdoğan!” diye
tutturuyorlar.
İtiraf etmem gerekir ki Tayyip Erdoğan konusunda izlenen bıktırma
ve bunaltma politikası etkili oldu. Demokrasi ve hukuku
acizleştiren sürdemokratlar, “Ne olur canım, adamcağız
haksızlığa uğramıştı, değişsin anayasa, herkesin gönlü
olsun!” diye icazet vermişlerdi. Dayanak, “Anayasa
bir defa delinmekle bir şey olmaz!” diyen
(Turgut) Özal mantığıydı. Bu
mantığın oyunlarını Türkiye yuttu ama AB yutmadı; Cumhurbaşkanı
dışında herkesi uyuttular. Sürdemokratlar, şimdi, Cumhurbaşkanı’nın
kamu vicdanına (!), halkın iradesine (!) ters düştüğünü ileri
sürecekler. Bunların hepsi safsata! Cumhurbaşkanı Cumhuriyetin
ilkelerinin, demokrasinin, hukuk devletinin onurunu kurtarmıştır.
Ama iş burada bitmiyor: Referandumsa referandum! Türkiye bu sınava
girmeli artık!
***