Tanrı’dan, peygamberlerden, kutsal kitaplardan kuşkulanmadan, gerçekliklerini kurcalamadan; iktidarları eleştirmeden özgürleşemezsin. Özgürleşmeden de çağının çağdaşı olamazsın! Anımsıyorum: Mersin’in Mahmudiye Mahallesi’nde bulunan Kayatepe İlkokulu’nun dördüncü sınıfında (1947) öğretmenimiz Kadriye Toksözlü özgürlüğü “Benim hürriyetim senin hürriyetinin bittiği yerde başlar” diye öğretmişti.
***
Özgürlük serserilik, başıboşluk değildir ama başıbozuktur (sivilliktir) arkadaş! Ama N.F.Kısakürek bizim gibi düşünmemekte ve “İnsan hür değildir; hür olan, eşek veya köpek...” (İdeolocya Örgüsü, s.424) demektedir. N.F.Kısakürek, hayal ettiği “İslam inkılabı”nın yönetim tarzı başyücelik rejiminin özgürlük anlayışını tanımlıyor. Daha sonra da bu tanımlamaya son biçimini veriyor: “Tam frensizlik ve alıkoyucu melekelerden yoksunluk manasına hayvani hürriyet, hayvanlarda bile sınırlıdır ve ona pisliğini örttürecek kadar olsun, bir hicap zabıtası telkin edicidir.”
***
N.F.Kısakürek’in aklı ancak bu kadardır!
Benim bildiğim sadece kedi bokunu toprağa gömer. Kim bilir, bir at
sever olan N.F.Kısakürek’in atı, kakasını kapalı kapılar ardında
alaturka helada yapıyordu. Onun dünyasının hayvanları da yorgan
altında çiftleşiyordu. Üstada göre, “Ruh hürriyeti
hakikate esir olmakta bulur”muş; “Nefs ise onu her
istediğini yapmak manasına alır. Nefsin, Tanrılık
iddiasına kadar isteklerine payan yoktur” imiş...
Müteşairin “hakikat” dediği şey Tanrı’dır. Somut dünyaya
ait gerçekler değil. Bunların tamamı fantezi ve paradoks! Çağdaş
insan Tanrı’ya esir olmak için neden özgür olmak istesin; iktidara
kafa tutmayacaksa özgürlüğü ne yapsın?
Buna karşın, bir İslamcıya “İnsan
özgür müdür” diye sorsan, “İnsan hür
değildir; hür olan eşek veya köpektir...” diye cevap
verir. Bir dinbaz kafa ile özgür bireysel akıl arasında elbette bu
kadar fark olacak.
***