Hamallar, rüyada,
kendilerini paşa görür. Halbuki, uyanık iken, ellerine bir şey
geçmez.
Sual: Bazı kimseler,
uykuda, rüya âleminde, kendini hükümdar veya yüksek mevki sahibi
yahut büyük din âlimi olmuş, herkes, ilim öğrenmek için, etrafına
toplanmış olarak görmektedir. Böyle rüyalar doğru mudur, yoksa aslı
yok mudur?
Cevap: Bu
konuda İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektûbât kitabında buyuruyor
ki:
“Böyle rüyalar boş ve esassız
değildir. Bu rüyayı gören kimsede, mevki sahibi, âlim olmak hâli ve
kabiliyeti var demektir. Fakat, kuvveti az olup, âlem-i şehadette
hasıl olacak kadar değildir. Eğer, bu hâl, zamanla kuvvetlenirse,
Allahü teâlânın lütfu ile, âlem-i şehadette de hasıl olur. Eğer
âlem-i şehadette hasıl olacak kadar kuvvetlenmezse âlem-i misalde
görünmekle kalır. Kuvveti miktarınca, orada görünür. Tasavvuf
yolunun saliklerinin rüyaları da böyledir. Kendilerini yüksek
makamlarda, Velilerin mertebelerinde görürler. Bu hâl, âlem-i
şehadette nasip olursa, pek büyük nimettir. Yok eğer, âlem-i
misalde görünmekle kalırsa, hiç kıymeti yoktur. Çöpçüler, hamallar,
rüyada, kendilerini hâkim, paşa görür. Halbuki, uyanık iken,
ellerine bir şey geçmez. Rüyaları üzülmekten, pişmanlıktan başka
bir şeye yaramaz. O hâlde, rüyalara güvenmemeli, uyanık iken ele
geçene sevinmelidir.
Bunun içindir ki, büyüklerimiz
rüyalara ehemmiyet vermemiş, talebenin rüyasını tabir etmeye lüzum
görmemişlerdir. Uyanık iken ele geçene kıymet vermişlerdir. Bundan
dolayı, devamlı görünenlere ehemmiyet vermişler, hiç kaybolmayan
huzuru, kazanç bilmişlerdir. Allahü teâlâdan başka her şeyi
unutmak, hiçbir şeyi hatırlamamak, bunlar için daimi idi.
Başlangıcında nihayette ele geçecekler derc edilmiş olanlara, bu
kemaller zor ve uzak değildir.”
***
Sual: Allahü teâlâ,
ihsanlarını, kullarına ayrım yapmadan herkese aynı şekilde mi
göndermektedir?
Cevap: Allahü teâlânın
nimetleri, ihsanları, yani iyilikleri, her an, insanların iyisine,
kötüsüne, herkese gelmektedir. Herkese mal, evlat, rızık, hidayet
ve daha nice iyiliği fark gözetmeksizin göndermektedir. Fark,
bunları alabilmekte ve bazılarını da almamak suretiyle,
insanlardadır. Nahl sûresinin otuzüçüncü âyetinde
mealen;
(Allahü teâlâ, kullarına
zulüm, haksızlık etmez. Onlar, kendilerini azaba, acılara
sürükleyen bozuk düşünceleri, çirkin işleri ile kendilerine zulüm
ve işkence ediyorlar) buyurulmuştur.
Nitekim güneş, hem çamaşır
yıkayana, hem de çamaşırlara, aynı şekilde, parlamakta iken, adamın
yüzünü yakıp karartır, çamaşırlarını ise beyazlatır.