Kendisine iyilik etmeyene hediye vermek, ihsânın en üstün derecesidir. Kötülük edene ihsânda bulunmak ise, insanlığın en yüksek derecesidir...
Sadece iyilik yapanlara değil, kötülük edenlere de iyilik
yapmak, iyi huyların en üstünüdür. Bu hâl, kâmil, olgun insan
olmanın alâmetidir. A’râf sûresinin (Affet ve ma’rûfu emret)
meâlindeki 198. âyet-i kerîmesi nazil olduğu zaman, Peygamber
efendimiz, Cebrâîl aleyhisselâmdan bu âyet-i kerîmenin açıklamasını
istemişti. Cebrâîl aleyhisselâm da;
“Rabbimden öğreneyim diyerek gitmiş ve tekrar geldiğinde, Allahü
teâlâ; (Senden uzaklaşana yaklaş! Senden esirgeyene ihsân et! Sana
zulmedenleri affet!) emrini verdi” buyurmuştur.
Bir gün Peygamber efendimiz, Ebû Hüreyre hazretlerine hitaben; (İyi
huylu ol!) buyurunca, Ebû Hüreyre hazretleri de;
-İyi huy nedir ya Resûlullah? diye arz eder. Resûlullah
efendimiz;
-Senden uzaklaşana yaklaşıp nasîhat et ve sana zulmedeni affet ve
malını, ilmini, yardımını senden esirgeyene bunları bol bol ver!
diye buyurmuşlardır.
Kendisine iyilik etmeyene hediye vermek, ihsânın en üstün
derecesidir. Kötülük edene ihsânda bulunmak ise, insanlığın en
yüksek derecesidir. Bu sıfâtları kendisine huy edinenlere,
düşmanları dost olur. Çünkü bu sıfatlar, bu özellikler, düşmanı
dost yapar. Peygamber efendimiz;
(Kendinden uzaklaşanlara yaklaşmak, zulmedenleri affetmek, kendini
mahrûm edenlere ihsân etmek, güzel huylu olmaktır) buyurmuştur.
İbn-ül Arabî hazretleri;