Bir işi, ibadeti yaparken
mezheplerin kolaylıklarını araştırıp, bunlara göre yapmak
bâtıldır.
Sual: Hanefi mezhebindeki
bir kimse, eli kanasa, "Şafii mezhebinde kan abdesti bozmaz"
diyerek namaz kılabilir mi?
Cevap: Bu
konuda Dürr-ül-muhtârda ve bunun Redd-ül-muhtâr hâşiyesinde deniyor
ki:
“Bir işi, ibadeti yaparken
mezheplerin kolaylıklarını araştırıp, bunlara göre yapmak bâtıldır.
Mesela abdestli kimsenin derisinden kan aksa, Şafii mezhebinde
abdesti bozulmaz, Hanefide bozulur. Yabancı kadının derisine,
derisi değse, Şafiide bozulur, Hanefi mezhebine göre bozulmaz.
Abdest aldıktan sonra derisinden kan akan ve derisi yabancı kadının
derisine değen bir kimsenin bu abdestle kıldığı namaz sahih olmaz.
Bunun gibi, bir işi bir mezhebe göre yaparken, ikinci bir mezhebe
de uymak söz birliği ile bâtıldır. Şöyle ki, Şafii mezhebine
uyarak, başının az bir yerini mesh eden kimseye köpek sürtünse, bu
kimsenin Maliki mezhebini taklid ederek, burasını yıkamadan kıldığı
namaz sahih olmaz. Çünkü Şafiide köpek sürtünenin namazı sahih
olmaz. Maliki mezhebinde, köpek necis değil ise de, başının hepsini
mesh etmesi lazımdır. Bir iş yaparken
mezhepleri Telfîk etmek yani
kolaylıklarını arayıp bunlara göre yapmak, söz birliği ile sahih
değildir. Dört mezhepten, hiçbirine uymadan bir şey yapmak da caiz
değildir.”
***
Sual: Seferî imama
uyan mukim bir kimse, imam ikinci rekatte selam verince, ayağa
kalktığında üçüncü ve dördüncü rekatlerde Fatihayı okuyacak
mıdır?
Cevap: Namaz kılarken,
misafire, dinen yolcu olana uyan mukim bir kimse, imam ikinci
rekatte selam verince, kalkıp iki rekat daha kılarken, kıraat
etmez. Yani, Fatihayı ve sûreyi okumaz. İmam arkasında kılar gibi,
ayakta, bir şey okumaz. Câmi'ur-rümûz ve Tâtârhâniyyede deniyor
ki:
“Âlimlerin bir kısmı, misafir
arkasında kılan mukim, üçüncü ve dördüncü rekatlerde kıraat etmez,
yani bir şey okumaz dedi. Şemsül eimme Abdül'azîz Halvânî ve başka
âlimler, kıraat eder dedi. O hâlde, ihtiyat ederek, okuması daha
iyi olur.”
Kıyam, kıraat mahalli olduğundan,
okumanın zararı yoktur. Halebî-yi kebîrde deniyor ki:
“Diş ağrısını kesen ilaç, okumaya
mâni oluyorsa ve vaktin sonu ise, imama uyar. İmam bulamazsa,
okumadan kılar.” Çünkü, ağrı meşakkat olup, zaruri hasıl olmuştur.
Kıraatte, Kur’ân-ı kerimin tercümesini okumak caiz
değildir.