Bidat itikadı, imanın
bozuk ve sapık olmasıdır. Müslümanların çoğu, bu kötü
hastalığa yakalanmışlardır.
Sual: Kendi aklına
uyarak âyet ve hadîslere mana veren, bidat sahibi mi olur yoksa
bunun imanı mı gider?
Cevap: Bidat
itikadı, imanın bozuk ve sapık olmasıdır. Müslümanların
çoğu, bu kötü hastalığa yakalanmışlardır. His organları ile
anlaşılamayan, hesap ile ulaşılamayan şeylerde akıl yürütmek ve
aklın yanıldığı şeylere inanmak, insanı bu hastalığa sürükler. Her
Müslümanın itikatta mezhebin iki imamından birine,
yani Matüridi veya Eşari mezhebine
tabi olması lazımdır. Bu iki imamdan birini taklit etmek, insanı bu
hastalıktan kurtarır. Çünkü, Ehl-i sünnet âlimleri, aklın ermediği
bilgilerde, yalnız Kur’ân-ı kerime ve hadîs-i şeriflere uymuşlar,
akıllarını yalnız bu ikisinin manalarını arayıp bulmakta ve
anlamakta kullanmışlardır. Bu manaları, Eshâb-ı kiramdan, Onlar da,
Resûlullahtan öğrenmişler ve öğrendiklerini kitaplarına
yazmışlardır.
Kur’ân-ı kerimde ve hadîs-i
şeriflerde açıkça bildirilmiş olan bir şeye inanmayan veya şüphe
eden, Kâfir olur. Açık olarak
bildirilmemiş, şüpheli olan emirlere yanlış mana
vermek Bidat olur. Kur'ândan, hadîsten
yanlış mana çıkarana, Bidat
sahibi denir. Kendi anladıklarına, düşüncelerine
Kur'ân, hadîs diyene, Zındık denir. Bu
yanlış anladığına inanan, bidat sahibi olur. Böyle şey olmaz, aklım
kabul etmez derse, kâfir olur. Bir harama mubah diyen kimse, bir
âyete veya hadîs-i şerife dayanarak söylüyorsa, kâfir olmaz, bidat
sahibi olur. Hazret-i Ebu Bekir ile hazret-i Ömer’in hilafete
seçilmeleri haklı değildi demek bidattir. Hilafete hakları yok idi
demek ise küfürdür.
***