Din âlimi bulunmazsa,
İslâmiyet, din cahillerinin elinde oyuncak olur!
Sual: Müslümanlar, iman
bilgilerinde ve diğer dinî konularda şüpheye düşerse nasıl
hareket etmelidir, böyle bir duruma düşmemek için ne
yapmalıdırlar?
Cevap: Dinimizin bildirdiği bir şeyde şüpheye
düşen kimse, "Allahü teâlâ ve Onun Peygamberi, bu şey ile neyi
bildirmek istemişse, öylece iman ettim, inandım" demelidir. Hemen,
şüphesini giderecek bir din âlimi aramalıdır. İlmine ve dine
bağlılığına güvenilir, zeki, arif, haramlardan kaçınan, din
bilgilerinin inceliklerini bilen, müşkülleri çözebilen bir zatı
arar, bulur. Bundan aldığı cevap, şüphesini giderince, artık öylece
iman eder. Böyle bir zatı aramak farzdır. Tesadüfe bırakmayıp,
hemen aramalıdır. Bulamazsa, bulup da, şüpheden kurtulamazsa,
"Allahü teâlânın ve Resûlünün dilediği gibi inandım" demeli ve
şüphesinin giderilmesi için, Allahü teâlâya dua etmelidir.
İşte, bunun için, her şehirde,
müşkülleri çözebilen bir zatın bulundurulması farz-ı kifâyedir.
Felsefecilerin iftiralarını, fen ve felsefe bilgileri ile
karşılayabilen, fen adamı geçinenlerin itirazlarını, fenni
metotlara dayanarak çözebilen, kâfirlerin yanlış sözlerini,
dinlerindeki bozuk yerleri ispat ederek, reddedebilen, doğru yoldan
ayrılmış olanların, fitne ve fesat ateşlerini söndürebilen, dünya
tarihini iyi anlamış, matematik bilgisi kuvvetli ve İslâm
bilgilerinin derinliklerine ermiş bir din âlimi bulundurmak
lazımdır. Vaktiyle İslâm devletleri böyle âlim yetiştiriyordu.
Böyle bir din âlimi bulunmazsa, İslâmiyet, din cahillerinin elinde
oyuncak olur. İstedikleri gibi din kitapları yazar, gençlerin
dinsiz yetişmesine sebep olurlar.
Bir memlekette, İslâmiyetin
yerleşmesi için, her şeyden önce, hakiki din âlimi yetiştirmek
lazımdır. Din âlimi bulunmazsa, Ehl-i sünnet âlimlerinin
kitaplarını yaymaya çalışmalıdır. Bu kitaplar bulunmazsa, din
cahilleri, din adamı şekline girip, kitap yazarak, dersler vererek
milletin dinini, imanını çalarlar.
***
Sual: Bir kimse,
Kâbe’nin kendisine secde etse, imanına bir zarar gelir
mi?
Cevap: Bu
konuda İbni Âbidînde buyuruluyor ki:
“Namaz kılarken kıbleye dönmek
farzdır. Namaz, Kâbe cihetine, yönüne dönerek Allah için kılınır.
Secde yalnız Allah için ve Kâbe’ye karşı yapılır, Kâbe için
yapılmaz. Kâbe için secde eden, kâfir olur.”