İman, Peygamber efendimizden gelen haberlere inanmak ve
inandığını söylemek demektir.
Sual: Peygamberlerin imanı ile diğer insanların imanları hep aynı
mıdır, aralarında iman bakımından bir fark var mıdır?
Cevap: Konu ile alakalı olarak İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât
kitabında buyuruyor ki:
“İman; ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan, Peygamber
efendimizden gelen haberlere inanmak ve inandığını söylemek
demektir. Her lisan ile söylemenin caiz olduğu, Dürr-i yektâda
yazılıdır. İbadetler, imandan değildir. Fakat, imanın kemalini
arttırır ve güzelleştirirler. İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe aleyhirrahme,
iman artmaz ve azalmaz, buyuruyor. Çünkü iman, kalbin tasdik
etmesi, kabul etmesi, inanması demektir. İnanmanın azı, çoğu olmaz.
Azalan ve çoğalan bir inanışa, inanmak değil, zan ve vehim denir.
İmanın kâmil veya noksan olması, ibadetlerin çok ve az olması
demektir. İbadet çok olunca, imanın kemâli çok denir. O hâlde,
müminlerin imanları, Peygamberlerin imanları gibi olmaz. Çünkü
bunların imanları ibadetler sebebi ile kemâlin tepesine varmıştır.
Diğer müminlerin imanları oraya yaklaşamaz. Her ne kadar, her iki
iman, iman olmakta ortak iseler de, birincisi, ibadetler vasıtası
ile, başka türlü olmuştur. Sanki aralarında benzerlik yoktur.
Müminlerin hepsi, insan olmakta, Peygamberler ile ortaktır. Fakat,
başka kıymetler, üstünlükler bunları yüksek derecelere çıkarmıştır.
İnsanlıkları, sanki başka türlü olmuştur. Sanki, müşterek olan
insanlıktan daha yüksek insandırlar. Belki, insan bunlardır,
başkaları sanki insan değildir.