Sahte şeyhlerin, cahil
tarikatçıların tuzaklarına düşmemek için uyanık
olmalıdır.
Sual: Tasavvuf
kitaplarında, "icazet aldı, halifesi oldu" gibi tabirler geçiyor,
ne demektir bunlar?
Cevap: İcazet ve Hilâfet,
taliplerin kalplerine ihlas yerleştirmesi için, olgun birisine izin
vermek demektir. Kendisine izin verilen zata Halife
veya Vesile denir. Kendisine izin
verilecek zatın batınının yani kalbi ve diğer dört latifesinin
nispete ve hâllere kavuşmuş olması, kötü huylardan temizlenmiş, iyi
huylarla süslenmiş olması ve sabır, tevekkül, kanaat, rıza, teslim
sahibi olması, dünyaya düşkün olmaması lazımdır. Bu yüksek mertebe,
ancak Selef-i sâlihîne uymakla ele
geçebilir. Eshâb-ı kiram ile Tabiin-i ızama Selef-i
sâlihîn denir. Üçüncü ve dördüncü asırlarda gelen
İslâm âlimlerine, Halef-i sâdıkîn denir.
Bu hâller ve keyfiyetler kalpte hasıl olmadan, vaaz etmesi için
izin vermek haramdır. Tasavvuf büyüklerinin yolunu bozmak olur.
Birisini mağrur yapmak, kendini beğenmesine sebep olmak, bir talibi
acemi ellere düşürerek mahrum etmek, akla da, İslâmiyete de uygun
değildir. Zamanımızda hakiki tarikat, mürşid, mürid, şeyh yok
gibidir. Vardır diyenlere, şeyh olduğunu söyleyenlere
inanmamalıdır. Sahte şeyhlerin, cahil tarikatçıların tuzaklarına
düşmemek için uyanık olmalıdır.
***
Sual: Yemeyi, içmeyi terk
etmek, dinen uygun mudur?
Cevap: Yemeyip, içmeyip,
açlıktan, susuzluktan ölen, günaha girer. Halbuki, ilaç almayıp
ölen, günaha girmez. Namazı ayakta kılacak ve oruç tutacak kadar
gıda almak farzdır. Doyuncaya kadar yiyip içmek mubahtır. Doyduktan
sonra yemek, içmek haramdır. Yalnız sahurda ve misafiri
utandırmamak için haram olmaz. Çeşitli meyve, tatlı yemek, içmek
caiz ise de, vazgeçmek iyidir. Sofrada, lüzumundan fazla, çeşitli
yemekler bulundurmak israftır. İbadete kuvvetlenmek ve misafir için
bulundurmak, israf olmaz. Lüzumundan fazla ekmek bulundurmak da
böyledir.