“Çarşıda, işte Allahü teâlâyı zikir, tesbih etmeli, her an Onu
hatırlamalıdır. Dili ve kalbi boş kalmamalıdır."
Sual: İşe giderken, işten gelirken, iş arasında, çarşıda, pazarda,
kelimeyi tevhid, salevat ve benzeri tesbihleri okumanın, söylemenin
mahzuru olur mu?
Cevap: Konu ile alakalı olarak Kimyâ-i se’âdet kitabında
buyuruluyor ki:
“Çarşıda, işte Allahü teâlâyı zikir, tesbih etmeli, her an Onu
hatırlamalıdır. Dili ve kalbi boş kalmamalıdır. İyi bilmelidir ki,
o anda kaçırdığını, bütün dünyayı verse, bir daha eline geçiremez.
Gafiller arasındaki hatırlamanın sevabı çok olur. Resulullah
efendimiz buyurdu ki: (Gafiller arasında Allahü teâlâyı zikreden
kimse, kurumuş ağaçlar arasında bulunan yeşil fidan gibidir ve
ölüler arasındaki canlı gibidir ve harpte kaçanlar arasında, arslan
gibi döğüşenler gibidir.) Bir kere de buyurdu ki: (Çarşıya
giderken, lâ ilâhe illallah, vahde hü lâ şerîke leh, le hül mülkü
ve le hül hamdü, yuhyî ve yümît, ve hüve hayyün lâ yemût, bi
yedi-hil-hayr, ve hüve alâ külli şey’in kadîr diyen kimseye, iki
milyon sevap yazılır.) Bu hadis-i şerifte olduğu gibi, sevap veya
günah miktarını, göklerin büyüklüğünü, uzaklıklarını ve ahiretteki
zamanları, dünyanın yaratılışını, mahlukların sayısını bildiren
hadis-i şeriflerdeki çeşitli rakamlar, miktar sayısını göstermek
için değil, miktarın çokluğunu anlatmak içindir. Mesela bir
kimseye, birkaç defa, zahmet çekerek gidip bulamayarak canı sıkılan
biri, o kimseyi görünce, seni on defa aradım, bulamadım, demesi
gibidir. Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri buyurdu ki: “Pazarda çok kimse
vardır ki, sofiler halkasında oturanlardan daha kıymetlidir.” Bir
kere de buyurdu ki: “Öyle kimse tanıyorum ki, pazarda her gün üçyüz
rekat namaz kılmakta ve otuz bin tesbih okumaktadır.” Bazısı
demiştir ki, bu kimse, kendisidir... Hülasa, dine, ibadetine yardım
niyeti ile dünyaya çalışanlara, hep böyle sevap vardır. Yalnız para
kazanıp, dünya malı toplamak için çalışanlar, sevaptan mahrum
kalır. Hatta bunlar, camide, namazda iken de, kalpleri dükkânın
hesabındadır, fikirleri dağınıktır.”
***