Fıkıh kitaplarına
uymayanlar, dalalete düşer ve Allahü teâlânın yardımından mahrum
kalır...
Sual: Kur’ân-ı kerimde
geçen “Allahın ipine sarılınız” mealindeki âyet-i kerimde
bildirilen hükümden maksat nedir?
Cevap: Bu
konuda Tahtâvî, Dürr-ül-muhtâr haşiyesinde buyuruyor ki:
“Tefsir âlimlerinden bazısı
buyurdu ki; Âl-i İmrân sûresinin
103. (Allahın ipine
sarılınız!) mealindeki âyet-i kerimesi, fıkıh
âlimlerinin bildirdiklerine sarılınız demektir. Fıkıh kitaplarına
uymayanlar, dalalete düşer ve Allahü teâlânın yardımından mahrum
kalır ve Cehenneme gider. Ey iman sahipleri! Bu âyet-i kerimeyi
düşünerek, Cehennemden kurtulacağı müjdelenmiş
olan Ehl-i sünnet vel-cemâ'at fırkasına
sarılınız! Çünkü, Allahü teâlânın rızası, yardımı, bu fırkadan
olanlaradır. Bu fırkadan olmayanlara, Allahü teâlâ gadab edecek.
Cehennemde azap yapacaktır. Ehl-i sünnet olmak için, dört mezhepten
birinde olmak lazımdır. Bu dört mezhepten birine uymayan kimse,
Ehl-i sünnet değildir. Yetmişüç fırkadan yalnız biri Ehl-i
sünnettir. Diğer yetmişiki fırka bidat sahibidir. Cehenneme
gidecektir. Bunlara Dinde
reformcu denir. Zındık olmaktan kurtulmak için, bir
mezhebe girmek, yani Ehl-i sünnet olmak lazımdır.”
Dört mezhebin kolaylıklarını
toplayan kimse, dört mezhepten hiçbirine uymamış, Ehl-i sünnetten
ayrılmış olur. Mezhepsiz olur. Görülüyor ki, dört mezhepten
hiçbirine uymayan kimse, mezhepsizdir. Dört mezhebi telfik eden,
yani dört mezhebi karıştıran, mezhepsizdir. Dört mezhepten yalnız
birini taklit ediyor ise de, bir inanışı, Ehl-i sünnet itikadına
uymuyor ise, bu kimse de mezhepsizdir. Bu üç kimse, Ehl-i sünnet
değildir. Bidat sahibidirler. Dalalet yolunu taklit etmektedirler.
Hakiki Müslümanlar ise, dört mezhepten birini, yani hak yolu taklit
ederek, Ehl-i sünnet olmaktadır. Dört mezhebin iman bilgileri
aynıdır. İbadetlerinde ufak ayrılıklar var ise de, bu farklar,
Allahü teâlânın rahmetidir. Herkes dört mezhepten, kendine kolay
geleni seçer.