“And vererek, mesela Allah aşkına diyerek bir kimseden dünyalık
bir şey istemek caiz değildir."
Sual: Herhangi bir kimseden, Allah aşkına, Allah hakkı için şunu
ver veya yap diye istekte bulunmanın, dinen bir mahzuru var
mıdır?
Cevap: Hadîkada konu ile alakalı olarak deniyor ki:
“And vererek, mesela Allah aşkına diyerek bir kimseden dünyalık bir
şey istemek caiz değildir. Hadis-i şerifte, bunların melun
oldukları bildirildi.”
Ayrıca bu konuda Dürer, Gurer, İbni Âbidîn ve Hadîka kitaplarında
deniyor ki:
“Bir Müslüman, Allah hakkı için şunu yap derse, bunu yapmak lazım
olmaz, yani yapmamak günah olmaz ise de, taat, hatta mubah olan
şeyleri yapmak iyi olur. Peygamber hakkı için yahut ölü veya diri
bir veli hakkı için dua etmek haramdır. Çünkü, kimsenin Allahü
teâlâ üzerinde hakkı yoktur. Âlimlerin bir kısmı böyle ictihad etti
ise de, şu şekilde dua etmek, (Ya Rabbi, onlara vermiş olduğun hak
için) niyeti ile caiz olur. Çünkü, Rum suresinin 47. âyetinin
meal-i şerifi; (Üzerimize hak oldu ki, müminlere yardım ederiz)dir.
En'âm sûresinin 12. âyetinin meal-i şerifi; (Allahü teâlâ kullarına
merhamet etmeyi kendisine lazım kıldı) olup, merhamet ve ihsan
ederek, sevdiklerine haklar verdiğini göstermektedir. Bezzâziyye
fetvasında, ölü veya diri, peygamberlerin ve evliyanın hürmetleri
için dua etmenin caiz olduğu bildirilmektedir.”
***
Sual: Bir Müslümanın dünya ve ahiret saadetine, mutluluğuna
kavuşması için ne veya neler yapması gerekir?
Cevap: İslâm alimleri ve tasavvuf büyükleri, bu konu hakkında
buyurdular ki:
“İnsana vacip olan birinci vazife, iman, amel ve ihlas sahibi
olmaktır. Dünya ve ahiret saadetleri, mutlulukları, ancak bu üçüne
kavuşmakla elde edilir. Amel; kalp, dil yani söz ve beden ile
yapılacak işler demektir. Kalbin işleri, ahlaktır. İhlas, amelini
yani bütün işlerini, ibadetlerini, yalnız Allahü teâlânın rızasına,
sevgisine kavuşmak için yapmak demektir.”
***