Kan basıncı ölçümlerinin taşınabilir tansiyon aletleri
sayesinde kolaylaşması, tansiyon takibini sizin için de, bizim için
de oldukça rahat hale getirdi.
Bu basit ve ucuz cihazlar sayesinde herkes kendi kan basıncını
evinde kendi ölçebiliyor.
Bu iyi de arada bir “kafa karıştırıcı” durumlar da ortaya
çıkabiliyor. Bunlardan biri de aynı gün içinde yapılan ölçümlerin
bile farklılık göstermesi.
Aslında bu normal bir durum. Kan basıncımız bir günden diğer güne,
hatta aynı gün içinde bile oynamalar gösterebiliyor. Bu oynamalar
büyük tansiyon için (sistolik) 3-4, küçük tansiyon için
(diasitolik) 2-3 cm/Hg civarında dahi olabiliyor.
Peki neden? Buyurun...
* Ayakta ve konuşurken yaptığınız ölçümlerde tansiyonunuzu daha
yüksek bulabilirsiniz.
* Dinlenip uzanırken yapılan ölçümler ise daha düşük çıkar.
* Egzersiz sonrası ölçümler de beklenenden fazla olabilir.
* Mesanenizin dolu olup olmaması da önemli bir faktör. İdrar
sıkışıklığı içindeyseniz ekrandaki değer beklenenden yüksek
bulunabilir.
* Kola sarılan manşonun (kolluk) sıkılığı ve genişliği de mühim bir
faktör. Çok sıkı veya çok gevşek sarıldığında rakamlar
değişebiliyor.
* Stres, çok mühim bir değişiklik nedeni. Herhangi bir ölçümde
yüksek bulduğu kan basıncı nedeniyle telaşlanan biri ardı ardına
ölçümler yapmaya kalkarsa, her yeni ölçümde bir öncekinden daha
yüksek bir rakam görebiliyor.
* Benzer bir stres durumu doktor ofislerinde, hastane
polikliniklerinde de sık rastlanan bir problem. Buna “beyaz önlük”
hipertansiyonu deniyor ve tansiyonu ölçülen her dört hastadan en az
birinde bu sorunla karşılaşılıyor.
* Kan basıncı oynamalarının geçici mi kalıcı mı önemli mi önemsiz
mi olduğu kararını siz değil, doktorunuz vermeli.
BİR UYARI
Göz tansiyonuna dikkat
Ortalama ömrümüz uzadıkça göz sorunlarıyla karşılaşma
olasılığımız artıyor. Bu nedenle de son yıllarda glokoma, yani göz
tansiyonu, katarakt ve sarı nokta hastalığıyla
(maküladejeneresansı) daha sık karşılaşıyoruz.
Bunların üçü de önemli sorunlar. Ama glokomanın mühim bir
ayrıcalığı var.
Glokom son derece sinsi seyreden, kolay kolay belirti vermediği
için de görme yeteneğini yavaş yavaş kaybettiren kronik bir
sorun.
Böyle bir sorunu doktorluğunu yaptığım iki ünlü devlet adamı, 9.
Cumhurbaşkanı sayın Süleyman Demirel ve Azerbaycan’ın kurucu ve
efsane Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev de yaşadı.
İkisinde de glokom, yani göz tansiyonu sorunu vardı. İkisini de göz
hekimi Prof. Dr. Erol Turaçlı hoca izledi.
Çok şükür ikisi de glokoma bağlı bir görme kaybı yaşamadan güzel
bir ömür sürdüler.
Erol hocaya ne kadar teşekkür etsek azdır.
Bir teşekkür borcumuz da Türk Oftarmoloji Derneği içinde ayrı bir
“glokom bilinçlendirme birimi” olduğunu bize hatırlatan Prof. Dr.
Nuray Akyol hocaya var.
Özeti şu: Yaşlılık sorunları arasına glokomu, kataraktı ve sarı
nokta hastalığını da yerleştirip bu üçlüyü “yaşlılıkla ilişkili
olabilen kronik hastalıklar”ın içine dâhil etmemiz, yıllık sağlık
kontrollerimizi planlarken bir göz hekimi değerlendirmesinden de
geçmeyi unutmamamız lazım.
Glokomla ilgili bazı bilgileri yandaki kutularda
bulabilirsiniz...
AKLINIZDA OLSUN
Göz tansiyonu artınca neler oluyor?
* Özellikle sabahları belirginleşen baş ağrıları başlıyor, izah
edilemeyen baş ağrılarında mutlaka göz tansiyonunu ölçmek
gerekiyor.
* Tekrarlayan bulanık görme şikâyetleri de göz içi tansiyonun
arttığına işaret edebiliyor.
* Eğer televizyon veya sinema izlerken ya da akıllı telefonlarda
işlem yaparken, bilgisayar ekranına bakarken göz çevrenizde
şiddetli ağrılar hissediyorsanız göz tansiyonunuzu ölçtürmenizde
fayda var.
* Hiçbir belirti vermeden de göz içi basıncınız artabiliyor ve göz
tansiyonunuz yüksek kalabiliyor.
* Glokom ilaçlarla (göz damlaları), cerrahi işlemler ile kontrol
altına alınabilen bir hastalıktır.
İYİ BİLGİ
Glokom riskini artıran 10 mühim sebep
1- Şeker hastalığı
2- Yüksek dereceli miyopi ve hipermetropi
3- Göz travmaları
4- Uzun süreli kortizon tedavileri
5- Şiddetli ve uzun süreli kansızlık halleri
6- Ailede genetik yatkınlık
7- İleri yaş
8- Yüksek veya düşük sistemik tansiyon
9- Tiroit tembelliği (hipotiroidi)
10- Göz iltihapları
OKUR SORUSU
Prostat yaşlandıkça neden büyür?
En aktif testosteron dehidrotestosteron olarak bilinen yapıdır.
Bu madde erkeklik hormonu testosterondan bir enzim (5-alfa
redüktaz) aracılığıyla üretilir.
Erkekler yaşlandıkça bu “testosteron dönüştüren enzimin” aktivitesi
de artar. Neticede prostat daha fazla dehidrotestosteron etkisine
maruz kalır ve büyür.
Zaten bu nedenle de prostat büyümesi nedeniyle idrar yapma sorunu
yaşayan erkeklere bu enzimi baskılayan ilaçlar reçete edilir.
Büyümüş prostatı küçültmede ve prostat büyümesine bağlı sorunları
gidermede sadece enzim baskılayıcıları kullanılmaz.
Alfa+adrenaljik baskılayıcılar olarak bilinen terazozin,
tansulozin, doksasozin vb. ilaçlardan da faydalanılır.
OKUR SORUSU
Omega-3 desteği prostat kanserini tetikler mi?
Prostat kanserini tetikleme ihtimali olan yağ asitleri
omega-3’ler değil, omega-6’lardır. Özellikle omega-6 yağ asidi
metaboliti aroşidonik asit prostat kanseri hücrelerinin üremesini
hızlandırıyor, metastaz yapma kabiliyetlerini artırıyor.
Omega-3 yağ asitleri DHA ve EPA ise tam tersine omega-6 yağ
asidinin bahsettiğim kötü etkilerini baskılıyor. Kısacası omega-3
desteğinin prostat kanserinde olumsuz değil olumlu etkilerinden söz
etmek daha doğru olur.
HATIRLATMA
Prostat kanseri riskiniz mi var
Prostat kanserinde genetiğin de önemli bir etkisi var. Örneğin
kardeşlerinden biri, babası veya amcasında prostat kanseri tespit
edilen erkeklerin bu tatsız problemle karşılaşma ihtimalleri
beklenenden biraz daha fazla. Peki korunmak için alınabilecek
herhangi bir önlem var mı? Buyurun...
* Gereksiz yere kalsiyum hapı yutmayın.
* Yüksek dozda kalsiyum içeren multimineral, multivitamin desteği
yutmayın.
* Un ve şeker kullanımınızı olabildiği kadar azaltın.
* Fazla kilonuz varsa verin, insülin direnciniz varsa tedavi olun,
insülin seviyelerinizi 5’in altında tutmaya gayret edin.
* Kırmızı eti azaltın.
* Daha sık ve bol domates, domates suyu, çorbası, salçası
tüketin.
* Karnabahara, lahanaya (özellikle turşusuna) yüklenin.
* Yeşilliğin her türlüsünden (özellikle yeşil yapraklı sebzeler)
mümkün olduğu kadar sık ve bol istifade edin. İmkân ölçüsünde çiğ
olarak tüketin.
* Günde 2-3 bardak yeşil çay için.
* Selenyum ve D vitamini seviyelerinizi izleyin, eksikse
tamamlayın.
* Her gün ortalama 7 bin 500 adım atmayı ihmal etmeyin, 5 binin
altına asla inmeyin.
* Omega-3’ten zengin bir beslenme planında ısrarcı olun.