Hazır çorbaların, ketçap ve hazır salata soslarının içinde bile gereğinden fazla şeker var. Tam anlamıyla "şeker denizinde boğulma sendromu" durumu yaşıyoruz. Bedenimizin bu kadar çok şekere asla ihtiyacı yok. Bu kadar şekeri tolere etme yeteneği de söz konusu değil. Bu kadar fazla şekere ne pankreas, ne karaciğer dayanır, bu kadar yükü de ne kalbimiz ne de damarlarımız kaldırır.
Yiyip içtiklerimizde gereğinden fazla şeker var. Özellikle “içecekler” çok ama çok problemli; su ve ayran dışında neredeyse her türlü içecek tıka basa şeker dolu. Bir kutu kolalı içecek veya soğuk çay, bir şişe gazoz ya da meyve suyu konsantresi neredeyse 9-10 adet küp şekere eşdeğer şeker ihtiva ediyor.
Ayrıca korkunç bir “tatlı çılgınlığı” çağı yaşıyoruz. Her gün yeni bir “tatlıcı dükkânı” açılıyor. Atıştırmalıkların durumuysa tam bir felaket. Gofretlerin, bisküvi ve çikolataların içleri tıka basa şeker dolu. Ayrıca hazır kahvelerde de durum farklı değil. “İkisi/üçü bir arada” formüller geliştirilerek onları da birer “şeker bombası” haline getirdiler.
Çaya, kahveye doldurduğumuz şekerlerden bahsetmek bile
istemiyorum. Resmen “kendi kendimizi zehirleme” çabası gibi bir şey
bunlar. Günde 10 çay içseniz, üçer küp şeker atsanız her gün otuz
küp şekeri midenize afiyetle indiriyorsunuz. Hazır çorbaların,
ketçap ve hazır salata soslarının içinde bile gereğinden fazla
şeker var. Özetle tam bir “şeker denizinde boğulma sendromu” durumu
yaşıyoruz.
Bedenimizin bu kadar çok şekere asla ihtiyacı yok. Bu kadar şekeri
tolere etme yeteneği de söz konusu değil. Bütün bu yanlışları
hayatımıza sanayi tipi şeker üretimi soktu. Şeker üretimi artıp
fiyat ucuzladıkça yiyecek içeceklere eklenen şekerin miktarı da
çılgın rakamlara yükseldi. Bu kadar fazla şekere ne pankreas, ne
karaciğer dayanır, bu kadar yükü ne kalbimiz, ne de damarlarımız
kaldırır.
Özetle aşırı şeker tüketimi bugünün en önemli sağlık tehditlerinden
biri. Ne var ki bizde de devlet bugüne kadar konuya ciddi bir
yaklaşım getirmiş değil. Ne üreticileri (besin endüstrisini)
“besinlere ekleyecekleri şeker miktarı” konusunda uyardı, ne de
halkı “fazla şekerin sağlık zararları” hakkında eğitti.
Oysa pek çok ülke soruna çare arama peşinde. Etkili çarelerden
birini ise birkaç hafta önce İngiltere Halk Sağlığı Merkezi üretti.
Ne yaptığını sıradaki kutuda okuyabilirsiniz.
İYİ ÖRNEK
İNGİLTERE ŞEKERE SAVAŞ AÇIYOR
İngiltere Halk Sağlığı Merkezi, özellikle çocukları hazır
gıdalarla kazanabilecekleri fazla şekerin zararları konusunda
uyarma kararı aldı. Gıda barkodlarını kullanarak, yiyecek ve
içeceklerdeki şeker miktarını akıllı telefonlar sayesinde
belirleyebilen yeni bir uygulama başlattı.
Çocuğunuz herhangi bir meşrubat ya da şekerli atıştırmalık
tüketeceğinde, bu uygulama sayesinde gıdanın barkodunu telefona
okutarak ihtiva ettiği şeker miktarını rakamsal ve fotografik
olarak görebiliyorsunuz. Önemli faydalar sağlayacağından hiç kuşku
duymadığımız bir uygulama bu ve “şeker tüketimini sınırlama”
konusunda devlet düzeyinde atılmış ilk adım olduğu için çok ama çok
önemli.
Umalım ki Sağlık Bakanlığımız da böyle bir çalışma başlatsın,
toplumumuz da bu yönde bilinçlensin.