Ölümlerin yarıya yakını kalp sorunlarına, özellikle de koroner arter hastalıklarına bağlı. Kısacası “kalp sağlığı” konusu çok mühim. Bizi ilgilendiren çok önemli bir ayrıntı daha var. Ülkemiz Avrupa’da kalp-damar hastalıklarının en çok görüldüğü üç ülkeden biri. Genç yaşta kalp ölümleri ve/veya kadınlarda kalp hastalığı sıklığı söz konusu olduğunda ise neredeyse -utanarak yazıyorum- birinciliğe oynuyoruz. Peki, bu kötü gidişin sebepleri neler? Merak ediyorsanız buyurun...
Sigara bağımlılığı çok yaygın
Sigara bağımlısıyız. Bu kadar yoğun mücadeleye rağmen nüfusumuzun önemli bir bölümü hâlâ sigaradan vazgeçmiyor. Gençler arasında sigaraya özenti yaratan nargile tutkusu da yaygınlaşıyor. Diğer taraftan kapalı alanlarda sigara içme yasağı her gün biraz daha sulandırılıyor, yasa ve yönetmelikler umarsızca deliniyor.
Kötü besleniyoruz
Kötü besleniyoruz. Gençlerimize şekeri, kafeini, tatlandırıcısı
bol içecekler, eğlenceli reklamlarla “meyve suyu” özendirmesi ya da
“mutluluk vaadi” gibi yollarla yoğun biçimde pazarlanıyor. Devlet
kurumları bile “şeker bombası” içecekleri özendirici reklamlarla
pazarlıyor. Üstelik bu özendirici ve yönlendirici reklamlara
kimsenin en ufak bir müdahalesi de yok.
Pizza ve hamburger benzeri fast food ürünlerin en hızlı büyüme
gösterdiği ülkelerin başında geliyoruz. Gofret, bisküvi, cips ve
benzeri zararlıları tüketme konusunda da son derece bilinçsiz ve
dikkatsiziz. Ayrıca çok fazla ekmek tüketiyoruz. Tabii ki öncelikle
ekonomik nedenlerle sağlık zararlısı beyaz undan üretilmiş beyaz
ekmeğe dayanıyoruz. Un ve şeker tüketimindeki artış nedeniyle
insülin direnci konusunun en hızlı büyüme trendi gösterdiği
ülkelerin de başında geliyoruz.
Oysa şu açık ve net: İnsülin direncine paçasını kaptıranlar artınca
kalp hastalıklarına yakalananların sayısı da artacak.
Egzersiz yapmıyoruz