Peki bu iş nasıl yönetilmeli?
“Minimum zarar, maksimum yarar” ilkesi ilaç konusunda nasıl
sürdürülmeli?
Daha önce de yazdım: İlaçlar iki tarafı keskin bıçaklar.
Faydaları da var, yan etkileri, hatta zararları da.
Eğer “dikkatli” kullanılırlarsa genelde ciddi bir sorun ortaya
çıkmıyor.
Prensip olarak da ilaç kullanmak zorunda kalan herkesin ve o ilacı
yazan her doktorun bu süreci ciddiye alması gerekiyor. Bu ciddiyet
öncelikle bilgilenmekten yani o ilacı usulüne göre kullanmaktan
geçiyor.
“Peki, nedir o usuller, o adaplar?” diyorsanız buyurun...
10 maddede ilaç kullanma kılavuzu
◊ İlacınızı ne süre ile, ne dozda ve ne sıklıkta kullanmanız
gerektiğini iyice anlayın. Her gün kullanmanız gereken ilaçları
mümkünse her gün aynı saatte alın.
◊ İlacınızı aç karnına mı, yemekle birlikte mi, yoksa yemek
sonrasında mı alacağınızı öğrenin.
◊ Hiçbir ilacı alkolle birlikte yutmayın.
◊ Bazı ilaçların meyve suları, özellikle de greyfurt suyu ile
etkileşime geçebileceğini aklınızda tutun. Greyfurt suyu kolesterol
ilaçlarının toksik etkilerini artırabiliyor. Yüksek asitli meyve
suları bazı ilaçların mideye zarar vermelerini kolaylaştırıyor.
◊ Doktorunuz söylemedikçe ilaçlarınızın kullanım sıklığını,
süresini ve dozunu değiştirmeyin.
◊ Prensip olarak hap ve kapsülleri bir bardak dolusu su ile için.
Bol su ile içmek ilacın yemek borusu ve midede oluşturabileceği
tahrişi azaltabildiği gibi bağırsaklardan emilimine de yardımcı
olur. İlaçlarınızla birlikte sıcak içecekler içmeyin. Mesela
ilacınızı çay ile yudumlamayın. Sıcak bazı ilaçların etkilerini yok
edebiliyor.
◊ Çatlamış, parçalanmış, birbirine yapışmış tablet ve kapsülleri
kesinlikle yutmayın.
Ayrıca renkleri değişen, tozlanan hapları da yutmamanız iyi
olur.
◊ Kullandığınız ilaç krem, losyon veya şurup formatındaysa içinde
tortuların bulunması halinde veya renk değişimi durumunda
kullanmanız problem yaratabilir. Dikkatli olun. Öksürük şurubu ve
bunun gibi şurup kıvamındaki ilaçları açıldıktan bir hafta sonra
tekrar kullanmayın.
◊ Her ilacın son kullanma tarihini kontrol edin.
Miadı dolan ilaçları çöpe atın.
◊ Reçetesiz ilaçlar için de (vitaminler, mineraller ve diğer
destekler) aynı ihtimamı gösterin.
Kansızlığım var, ne yapayım?
Kansızlığın pek çok nedeni var. B12, folik asit, B6 vitamini
eksiklikleri, demir noksanlığı kansızlığa yol açabiliyor. Ama yine
de kansızlık sorununun ilk sırasında (neredeyse yüzde 90’ından
fazlasında) demir eksikliği var.
Eğer adet gören bir kadınsanız biliniz ki kansızlığınızın temel
nedeni periyot dönemlerinde kaybettiğiniz demiri yerine koyamamış
olmanızdır.
Menopoza girmiş bir kadınsanız ya da erkekseniz problemin farklı
boyutları olabilir, dikkatli olun.
Çünkü bu gibi durumlarda demir eksikliğinin nedeni vücudunuzun
herhangi bir yerinden kaybedilen ama fark edilmeyen kan kaybı
olabilir. Örneğin bağırsaklarınızdaki gizli bir kanser, midenizdeki
ülser ve daha pek çok neden demir eksikliği kansızlığına sebep
olabilir.
Özeti şudur: Kansızlık ciddi bir sorundur, nedeninin ciddiyetle
araştırılması, incelenmesi ve dikkatle tedavisi zorunludur.
Her gün ne kadar demire ihtiyacımız var?
Demir bedenimizin temel elementlerinden biri. Olmazsa olmazı,
vazgeçilmezi. Besinlerle vücudumuza düzenli olarak demir
kazandırmamız hepimiz için, özellikle adet gören kadınlarımız, anne
adayları ve emziren kadınlar için vazgeçilmez bir görev.
Minimum günlük demir ihtiyacı erkekler için 10, kadınlar için 15 mg
civarında. Bu rakam hamilelik ve emzirme dönemindeki hanımlarda
üçe, dörde katlanıyor.
Besinlerle demir kazanmanın en kolay yolu ise kırmızı ete, dalak,
karaciğer gibi iç organ ürünlerine, yumurtaya ağırlık vermekten
geçiyor. Tabii ki bitkisel kaynaklı demirleri de ihmal etmemek
şart.
Pazı, karalahana, pancar, hurma, kuru fasulye, mercimek, ıspanak,
avokado, börülce, kuru erik, kuru üzüm, hurma demir zengini sebze
ve meyveler.
Doğru olanı bitkisel ve hayvansal demir zengini besinleri birlikte
kazanmak:
Mesela kıymalı, etli kuru fasulye, nohut veya mercimek. Mesela
kıymalı ıspanak yemeği. Hemen uyaralım: “Madem ki ihtiyacım var,
demir destekleri yutmam iyi olur” diye de düşünmeyin, çünkü demirin
vücutta fazlaca birikmesi karaciğer ve pankreasın hastalanmasına
yol açabiliyor.
Kimler oruç tutmamalı?
Oruç tutmaları uygun görülmeyenlerin başında şeker hastaları,
özellikle de insülin kullanan diyabetliler geliyor.
İnsülin kullanmasalar da kan şekeri zaten güçlükle ayarlanan
diyabetlilerin de oruç tutmaları sakıncalı olabiliyor.
Oruç tutmanın problem yaratabileceği bir başka alan da hipoglisemi
sorunu.
Ciddi ve ağır hipoglisemisi olanların oruç tutmaları halinde ağır
bazı hipoglisemik reaksiyonlarla karşılaşmaları mümkün.
Ciddi ölçüde akciğer, kalp, böbrek ve karaciğer yetmezliği
olanların da oruç tutmaları doğru değil.
Uzun süren açlık hali organ yetmezliğini şiddetlendirebiliyor. Sık
aralıkla ilaç kullanmaları gereken yüksek tansiyonluların, kalp
damar hastalarının da oruç tutmaları doğru değil.
Bu listeye epilepsi ve Parkinson hastalarını da eklemek mümkün.
Sağlık sorunlarınızın oruç tutmanıza engel bir durum yaratıp
yaratmayacağını anlamanın en kolay yolu ise sizinle ilgilenen
doktorunuzla bu durumu görüşmek.
İftar sonrası ara öğün seçenekleri
◊ Meyve + kefir
◊ Yoğurt + müsli+ meyve
◊ 1-2 adet tam ceviz ya da 5-6 adet fındık/badem + meyve
◊ Sütlü tatlı (Haftada 1-2 gün)
◊ 1 ince dilim ev yapımı cevizli kek + 1 bardak süt
Not: Yaptığınız ara öğünle sahura kalkmadan oruç tutmayınız.
Ara öğün kavramı günlük almanız gereken kalorinin bir akşam öğününe
yığılmaması açısından gerekli olup iftar sonrası meydana
gelebilecek mide şikayetlerinizi azaltmaya yardımcı olacaktır.
◊ DYT. Nilüfer BAYRAM
Kanserli biri oruç tutabilir mi?
Vücudu -ve dolayısıyla metabolizmayı- “beslenmekten alıkoyarak”
kanserli hücrelerin de beslenemeyeceğini, çoğalamayacağını ve
neticede öleceğini düşünmek ne kadar doğrudur bilinmez!
Belki bu işin manevi tatminine ulaşmanın sağlayacağı moral
gücündeki yükselme kanser ve yarattığı sorunlarla uğraşmayı
kolaylaştırabilir ama modern tıbbın kanıta dayalı sistematiği
dikkate alındığında, orucun veya uzun süreli açlığın kanserlerin
tedavisini desteklediği veya kanser olmayı önlediği yönünde
güvenilir bir kanıt yoktur.