Osman Müftüoğlu Hürriyet Gazetesi

Bunlar “organize” hastalıklar

Diyabet, kanser, Alzheimer, obezite, Parkinson gibi hastalıkları ne yazık ki ‘verem’i ya da ‘zatürree’yi ışınlayıp gönderdiğimiz gibi gönderemiyoruz. Çünkü bu hastalıklarda tek bir suçlu...

17 Şubat 2018 | 993 okunma

Diyabet, kanser, Alzheimer, obezite, Parkinson gibi hastalıkları ne yazık ki ‘verem’i ya da ‘zatürree’yi ışınlayıp gönderdiğimiz gibi gönderemiyoruz. Çünkü bu hastalıklarda tek bir suçlu yok.

Kronik yani süreğen hastalıklardan birine paçanızı kaptırdıysanız işiniz çok zordur. Çünkü konu kronik hastalıklar yani obezite, diyabet, Alzheimer, kanser, artrit, fibromiyalji, haşimato vs. olduğunda “Nerede o eski güzel günler” diyeceğimiz günler yakındır.
“İnsanlığa maddi ve manevi anlamda diz çöktürmek üzere olan diyabet, kanser, Alzheimer, obezite, Parkinson, kalp damar hastalıkları gibi hastalıkları ne yazık ki ‘verem’i ya da ‘zatürree’yi ışınlayıp gönderdiğimiz gibi gönderemiyoruz. Çünkü bu hastalıklarda tek bir ‘suçlu’ yok. Çok ama çok daha ‘organize bir suç örgütü’ ile karşı karşıyayız. Bu ‘kronik kompleks hastalıklar’ o eski bilinen ‘akut hastalıklar’la aynı şeyler değil. Bunlar farklı bir şeyler” diyen Dr. Mustafa Atasoy sonuna kadar haklıdır.
Bu cümlelerin altına ben de imzamı atarım. Çünkü bu yeni bin yılın hastalıkları eskilerden çok farklı. Onlar tek tek ve mertçe (!) ortaya çıkan suçlular değil. Onlar sinsi ve organize bir örgüt.
Marketten aldığınız gofretteki früktoz da, keyifle içtiğiniz hazır kahvelerin içindeki kimyasal da, yediğiniz ete karışan büyüme hormonları veya masum balıkların bedenlerinde bilmeden taşıdıkları cıva da o organize örgütün üyeleri...
Bu hastalıklarla mücadele işte bu nedenle sadece hapla, ilaçla, otla, çöple olmaz.
Bunlarla mücadele ciddi bir “toplumsal farkındalık”, yetenekli bir “yaşam tarzı değişimi” ustalığı, uzun süreli ve fedakâr bir “doktor-hasta işbirliği”, ilgili bir hasta ve bilgili bir sağlık timi ile toplumsal bir işbirliğinin varlığını gerektiriyor.

HbA1c testi neden önemli?

Şekerle birleşip yapısı farklılaşmış hemoglobin miktarını ölçen bir test HbA1c. Üzerine “karamelize” olmuş şeker moleküllerinin yapıştığı, bu nedenle de yapısı bozularak oksijen taşıma kapasitesini kaybeden hemoglobin molekülünün miktarını yansıtan bir test.
Normalde yüzde 6’dan fazlası, şekerli diyabet hastalığının başladığına işaret. Bu rakam büyüdükçe de o diyabetin daha bir ayarsız ve kontrolsüz hale geldiği anlaşılıyor. Dolayısıyla yüzde 7-8-9 ya da 10 rakamını gören diyabetli hasta da, doktoru da telaşlanıyor. Haksız da sayılmazlar. Laboratuvar raporunda yazan HbA1c rakamı büyüdükçe o diyabetlide böbrek yetmezliği, körlük, kalp krizi, inme riskleri de artıyor.
Peki, yükselen HbA1c rakamı sadece bunu mu yansıtıyor? Tabii ki hayır.
Yüksek HbA1c değerinin daha pek çok anlamı var. Merak ediyorsanız yandaki kutuya göz atmalısınız.

AGE de neyin nesi?

HbA1c’yi yükselten şeker değerleri daha pek çok proteini karamelize edip yapısal bozuşmaya uğratıyor. Dokular sertleşmeye, elastik olabilme yeteneklerini kaybetmeye başlıyor.
Karamelizasyon süreci sadece proteinlerle de sınırlı kalmıyor. Başka pek çok molekül (yağ molekülü, nükleik asit) de karamelize oluyor, bozuşuyor, doğal olmayan yanlış, toksik, yaşlı yapılara dönüşüyor.
Neticede damarlar sertleşiyor, ciltler kırışıyor, tendonlar kasılıp kalıyor. Bu tür karamelize moleküllerin ortak bir de adları var: AGE! Bu işi yavaşlatmak da, hızlandırmak da yani bedeninizi bir AGE çöplüğü yapıp yapmamak da sizin elinizde. AGE yükünü artıran sadece kanınızdaki şeker patlamaları değil. Karbonhidratların her türlüsü yüksek ısıda pişirildiklerinde bol bol AGE üretiyor.
Kavrulan, yakılan her besin tıka basa AGE ile doluyor. Mesela pekmez, kavrulmuş kuruyemişler, cipsler, gofretler, kahvaltı gevrekleri, yağda kızartılmış etler, pastane ürünlerinin neredeyse tümü AGE dolu.
Kısacası besinlerinizi kavurmayın. Yiyecekleri yüksek ısıda yakarak pişirmeyin. Böyle yaptığınızda diyabete, artrite, damar sertliğine, bunamaya, kansere davetiye çıkarırsınız.
Size bir de iyi haber: AGE yükünü ölçen basit, ucuz, iğnesiz tarama yöntemi geliştirildi ve yakında kliniklerde uygulanacak.

Yakmayın yanarsınız kavurmayın kavrulursunuz

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekmek mi şeker mi 29 Nisan 2024 | 1.276 Okunma Yeni yaşınız kutlu olsun... Epigenetik yaş 25 Nisan 2024 | 475 Okunma Epigenetik besinlerde ilk 10 22 Nisan 2024 | 441 Okunma Beslenmede yeni bir çağ başlıyor 20 Nisan 2024 | 527 Okunma Yeni bir iyi hayat sırrı: Sinaptik plastisite 18 Nisan 2024 | 538 Okunma