Bugün konumuz, sırlarını çözme ve gizlerini anlamada en çok zorlandığımız organlarımızdan olan beyin! Beynin ve belleğimizi oluşturan gücün hikâyesini beraberce inceleyeceğiz... Buyurun
Modern tıp müthiş bir hızla ilerliyor ama beden ve ruhun bazı
sırlarını hâlâ çözebilmiş değil. Bence o sırların önemli bir bölümü
50-100 yıl sonra bile birer “giz” olarak kalacak ve belki böylesi
daha hayırlı olacak!
Sırlarını çözme ve gizlerini anlamada en çok zorlanılan organlardan
biri de beyin. Neden güldüğümüzü, neden ağladığımızı, bazen
gülerken neden gözyaşı döktüğümüzü hala net ve açık olarak
bilmiyoruz. Masajlar neden bu kadar dinlendiricidir, gözyaşları
neden bazen çok rahatlatıcıdır, bazı stresler neden diğerlerinden
daha çok üreticidir? Bunlar da hala birer “meçhul”.
O KADAR ÇOK SORU VAR Kİ
Depresyon sadece serotonin ve benzeri kimyasallarla açıklanabilir
mi?
Neden bazılarımız daha kolay, bazılarımız daha zor mutlu
oluruz?
Maneviyat neden bedenimizi bu kadar çok ve derinden etkiliyor?
Üzüntülerimiz bağışıklığımızı bazen niçin dibe vurdurabiliyor?
Akıllarda yanıtlanması gereken daha pek çok soru var. Yanıtı meçhul
sorular çok ama şu kesin: Keşif yolculuğumuz sürdükçe kendimizi
daha iyi tanıyor ve anlıyoruz. Kendimizle ilgili daha çok şey
öğreniyoruz. Öğrendiklerimizin en başında da “kendi kendimizi
iyileştirme ve kapasitemizi yükseltme gücümüzün zannettiğimizden
çok olduğu” bilgisi var.
Bugün konumuz beyin! Beynin ve belleğimizi oluşturan gücün
hikâyesi. Bilgilerin çoğunu David Eagleman’dan aktaracağım.
Amerikalı araştırmacı Eagleman yeni kitabı “Beyin/Senin Hikayen”de
de ilk kitabı “Incognito”da olduğu gibi bizi şaşırtmaya devam
ediyor. Buyurun…