İstanbul’un nasıl yaşanmaz hale geldiğini anlatmak için, geçen
cumartesi ve pazar günleri trafikte yaşadığımız kaostan
bahsetmeliyim. Cumartesi günü öğleüzeri iki
kitabım, Aziz Sancar ve Nobel’in
Öyküsü ile yaşadığımız darbenin gelişini
haykıran Çatışmanın Anatomisi üzerine
tartışma için aldığımız davete doğru yola çıktık. İstikamet
Şile.
Asla bilemeyeceğim bağlantı yollarında çakılıp kaldık, mesela
ikinci köprüye çıkış mümkün değil. Otoyollarda arabalar gıdım gıdım
ilerliyor. AVM’lerin önünden geçiyoruz. Arabalarda dolaşan
simitçiye sorduk ne oluyor diye.. Cumhurbaşkanı için yollar
kesilmiş (Niye helikopter kullanmaz!) Kurtuluşumuz 40 dakika
aldı..
İstanbul her an dört tekerlek
üzerinde
Sadece cumartesi mi, pazar sanırım daha beter.
O gün öğleyin
sevgili Cem Say’ın genç
yaşta kaybettiğimiz eşi Prof. Arzu Say’ın
cenaze töreninden Levent’ten dönüyorum. Her yer kalabalık, yollar,
metrolar, minibüsler, otobüsler.. Zincirlikuyu metrobüsünde bekleme
halindeyiz. Ne kalabalık! Metrobüsler geç geliyor, üstelik de hepsi
tıkış tıkış. Yarım saat bekliyoruz binebilmek için!
Saat 4-5’ten sonra Kadıköy kilit.
Milletin arabası var ya, binip gezecek,
gidecek.Fenerbahçe maçı için yollar kesilmiş.
Her maç zamanı benzeri durum. Bir de üzerine milletin arabasıyla
pazar gezisi! Kadıköy çevresinden herhangi bir yöne gitmek mümkün
değil. Batu ve arkadaşı akşam 6-7’de
Bauhaus’a gitmek için yola çıktılar, çakılıp kaldılar. Millet
kontağı kapatmış sağda solda atıştırıp bira içiyor! Kadıköy’den
Metro’ya bindiler.