İktidar “yerli ve milli” gibi
birbirini tekrar eden bir ucube terimle, dibe vuran ve hepimizi
yoksullaştıran ekonomik bataktan çıkmaya çalışıyor. Yerli olan
zaten millidir. Milli olan da yerli. Bu şu demek: Esası, bu ülkenin
insanlarının akıl, alın ve emek-sermaye- teri ile var edilmiş bir
ekonomi. Dünyamızda artık her şeyi “tamamen yerli” diye
bir şey yok. Ama esası yerli diye bir şey var. Bu bir fikirdir
hayat bulur, bir organizasyon, bir teknoloji, ciddi bir yatırım,
dışarıdan ithal etmek zorunda kaldıklarımızın pek çoğunun burada
üretimi vb.
17 yılının büyük çoğunluğunu har vurup harman savuran iktidar,
dışarıdan gürül gürül akan para nehrini kuraklık basınca,
“üretelim” demeye başladı.
Fakat, 17 yılda yaptıklarının özü ise ülkeyi “erken
sanayisizleşme” sürecine sokmak oldu.
Ekonomiden anlamazsak..
Ey okur, ekonomiden ana hatlarıyla anlamazsak,
siyaseti ve dünyayı, ticaret savaşlarını, neden çöküyoruzu da
anlamayız. İktidar da “ekonomiyi dış saldırılar
çökertiyor” diyerek çöküşü bize kendi marifeti değilmiş diye
yutturur!
Damat Bey’in pembe söylemlerini salı günü burada yazmıştım; bugün
tamamlıyorum, çünkü çok ciddi bir vesilem var, anımsatmasam olmaz:
Herkese Bilim Teknoloji
dergisinin yarınki kapak konusu tam da bu “ekonomik çöküş,
erken sanayisizleşme ve çıkış
yolları..”
İki ana yazı, ikisi de uzmanından, Bayram
Ali Eşiyok, yıllardır ülke ekonomisinin yapısal
teknolojik analizini yapan ve bu yapı değişmeden ülkenin
kalkınamayacağını yazan bir yurtsever iktisat uzmanımız,
“Türkiye sanayisizleşiyor, yapısal sorunlar
artıyor, peki ne yapmalı?” yazısıyla gündeme katkıda
bulunuyor.
Teknoloji üretimi, çözümleri konusunda parlak bir uzman olan
Ali Akurgal da, “Yapısal deformasyon,
teknoloji ve ekonomi” yazısıyla, yüksek teknoloji-ara mal
üretimindeki açmazımızı, cari açıkla ilişkisini anlatıyor; Çin’in
dünyayı ele geçirme stratejisinden örnekler de vererek.
Verilerle
sanayisizleşme
Bayram Ali Eşiyok diyor ki: İmalat
sanayinin ulusal katma değer içerisindeki (GSYH) payı, AKP
döneminden hemen önce yüzde 23’e kadar çıkmışken, 2017’de yüzde
17.6’ye düştü. Güney Kore ile kıyaslamada, 1960-2017 arasındaki iki
ülke hemen hemen aynıyken, bizim sanayi payımız düştü, Güney
Kore’nin yüzde 30’lara vurdu:
Güney Kore ve gelişmiş ülkelerde sanayileşme
belli bir doygunluğa ulaştıktan sonra durağanlaşıyor ve hizmet
sektörü öne çıkıyor. Bizde ise henüz sanayileşmeden, hizmet
sektörünün ulusal katma değer içinde payı hızla öne çıktı. Bu
“erken sanayisizleşme”dir.
Bunu doğrulayan bir başka veri: Küresel imalat sanayi içinde
Türkiye’nin payı 2005’te de yüzde 1.1 idi, 2017’de de. Artış şok,
sözde büyük ekonomi olacağız! Bol laf var.
Yüksek teknoloji sadece
yüzde 3.5
Türkiye ekonomisinin teknolojik yapısı, çöküşün veya krizin çok
önemli bir sağlam göstergesi:
Mesela 10 yıldır (2009-2018) Türkiye ihracatında yüksek teknoloji
ürünlerinin payı ortalama yüzde 3.5.. Sıfır ilerleme!
Bunun nedeni, ihraç mallarına damgasını, düşük ve orta
düşük teknolojilere dayalı üretimin
vurması (yüzde 31.7 ve yüzde 34.4). Orta-yüksek teknoloji
kategorisinde sayılabilecek üretimlerin payı ise yüzde 28-36
arasında değişiyor (ortalama yüzde 32.2).
Sanayisizleşmede bir etken de, inşaat sektörünün ağırlığının
artması.
İmalat sanayi üretiminde de hemen hemen tüm sektörlerde yurtiçi
katma değer oranı da düşüyor. Ama mallara çok az katma değer
katabiliyoruz. Bu değer, yüzde 40’lardan yüzde 17’lere düşmüş!
Kimyasallar sektöründe yurtiçi katma değer oranı yüzde 46.6’dan
yüzde 22.6’ya gerilemiş..