Cumhuriyet’ten ayrılanlar arasında çok değerli insanlar var.
Çoğunun gazetede yazmaması için hiçbir neden yok. Onlara karşı
çıkanlara öncelikle ben de karşı çıkarım. Yokluklarını kayıp olarak
değerlendiririm.
Ama zaten Cumhuriyet ve değerleriyle 180 derece uyuşmazlığı olduğu
halde, kendi ruhlarına nasıl bir eziyet olduğunu göremeden gazetede
yazmayı kabul etme yanlışlığına düşen ve şimdi yeni koşullarda bu
çelişkiyi gidererek ayrılanlar var. Bu doğal.
Cumhuriyet bir “süper market gazetesi” olmadı. Ama kendi yayın
politikası içinde kabul edilebilir veya o marjları biraz esneterek
yine de kabul edilir görüşler oldu gazetede. İlhan
Selçuk buna izin verdi. Fikir ayrılığına iyice düştüğü
yazarlara ses çıkarmadığı zamanlar çok oldu. Çünkü hayatın akışı,
büyük kalıplar içine sıkıştırılabilir değil. Ama olaylar öyle geldi
ki, bağlar koptu, yollar ayrıldı. Büyük kopuş
1990 yılında Cumhuriyet’te büyük kopuşta yaşanan buydu;
Cumhuriyet’i ve ülkeyi neoliberal politika ve iktisat anlayışı mı
esir alacaktı, yoksa Türkiye, kendi değer ve deneyimlerini
geliştirerek, yarattıklarından vazgeçmeyerek, şüphesiz ki dünyaya
da açılarak ve evrensel gelişmelerin kendisini ezmesine izin
vermeyerek, bir yol mu izleyecekti.
Tartışmanın göbeğinde Özal ve politikaları vardı.
Selçuk ve arkadaşları gazeteden ayrıldılar, sonra da geri döndüler.
Bugün yaşanan çok farklı
Bir toplu ayrılma olayı var...
Bir kısmına bakıyorum, zaten önceki yönetimin getirdiği kadrolar.
Bir dayanışma duygusu içinde davrandılar ve istifalarını
verdiler.
Ayrılmaların ikinci özelliği, bir
hapishane arkadaş...