1994, 1998, 2000 ve 2001 ekonomik krizleri ve 2018 krizi.. Özünde
değişen bir şey yok. Kendi sermayesini, fabrikasını çalıştırmak
için gerekli ham ve yarı mamül maddelerini, ülkenin çağdaş
ihtiyaçlarını üretemeyen bir ülkenin zavallı kaderidir ekonomik
krizler.
Ülkenin kaderi mi dedim? Pardon, ülkenin başına sürekli aynı tipte,
ekonomik krizler üreten iktidarların gelmesi, adeta kaderidir.
Yetersiz üretim, yüksek enflasyon, çok yüksek faizler, pek çok
bankanın içlerinin sahipleri ve vurguncular tarafından
boşaltılması, peşkeş ekonomisi, önceki krizlerin nedenleri
arasındaydı.
İlginç olan, tüm krizlerin sağcı, tutucu, plan değil pilav diyen
iktidarlar zamanından patlamasıdır.
İlk büyük ekonomik krizi Menderes –
Bayar iktidarları yaratmıştır. “Yeter, söz
milletindir” sıradanlığının ve oy avcılığının sonucudur onların
krizi. DP liderleri ABD’ye para dilenmeye çıkmışlar, Washington
tarafından Disneyland’a eğlenceye gönderilmişlerdi. İlk paramızın
pul olduğu dönemdir. Sonrası adım adım
geldi...
1960 askeri darbesinden sonra 1961 ve 1961’de
kırk parasız ülke IMF’nin kapısını çaldı. Sonra, tümü sağcı
iktidarların belirlediği, yönettiği, yapılandırdığı ekonomide, 17
kriz daha patlamış ve ekonomi toplam 19 kez IMF boyunduruğuna
girmiştir.
IMF parayı pompalıyor, ekonomi düzelir gibi oluyor, sonra yeniden
patlıyor kriz.
Hesap etmiştim, 19612002’ye kadar, ortalama 2.1 yılda bir ekonomik
krize soktular ülkeyi.
1950’den bu yana hesaplarsanız 2.7 yılda bir.
Sağcıların en çok sevdiği ekonomi, yol ekonomisidir. Vurup
buldozerlerle çıkacaksın öte yandan. Özetlersek aslında inşaat
ekonomisi dememiz gerekir.