Toplumu kamplara ayırma ve kendi seçmen-iktidar
kampı çevresinde tutma konusunda sağ-muhafazakâr parti ve
liderlerin sepetlerinde temel politikalar hiç eksik olmaz.
Çıkarırlar ve onları kullanırlar. Yalanlar, yanlışlar, korkutmalar
cirit atar meydanlarda.
Bu haftaki Herkese Bilim Teknoloji dergisinde,
Prof. Nebi Sümer’in bu konuyu işleyen ilginç
makalesi kapak konusu oldu: “Oy Vermenin
Psikolojisi”. Muhafazakâr politikacıların saldırısı
altındaki tüm parti ve seçmenlerin dikkatine! Yazıdan bazı özet
bilgileri yorumlayarak aktaracağım.
Kamplaştırmanın temelinde, karşındakini şeytanlaştırma, kötüleme,
dahası iğrenç hatta pislik kaynağı gösterme söylemi yatıyor.
Özellikle tarihten yalan yanlış örneklerin, özellikle uzun süreli
bir yalan olarak muhafazakâr kesimlerin bilinçaltına sanki
gerçekmiş gibi adeta “şırınga” edilerek verildiğini, gerektiğinde
bu yalanların kampanyalarda “uyandırılarak” hayaletler gibi geri
çağrıldığını görüyoruz.
Bunlardan birini anımsayın: Camilerin yıkılması! Akademisyen
kılıklı bir andavallı da buna bir günümüzden ekleme yaptı ve
camilerin genelev olarak kullanıldığını söyledi.
Nebi Sümer, bu tür negatif kampanyaların, gizil psikolojik
süreçleri harekete geçirme eğiliminin yüksek olduğunu
belirtiyor. Bir de kampanyalarda abartılı kahramanlık destanları
ile seçmende anlatılan öykülerin takipçileri olduğu duygu ve
düşüncesini savunarak, kitleleri de peşine takmak için çok sık
kullanılır.
Neler etkiliyor?
Nebi Sümer diyor ki: “Bir parti ya da lidere oy verme, özünde
seçmenin statükodan (muhafazakârlık) sosyal değişime (liberalizm)
uzanan politik yelpazenin neresind...