Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ne tayin edilecek isimlerin
liyakata göre seçileceği, konusunda uzmanlara vb. rol verileceği,
hem RTE hem medyacılarınca vurgulanıp durdu.
“Liyakata göre” ne demek bilmiyorum. En azından sözlüklere
kavramsal içeriğine baktığımızda herkesin üzerinde fikir birliği
edebileceği açıklamalarla karşılaşırız.
Ama liyakat nedir sorusuna çeşitli siyasi- ideolojik kamplar
şüphesiz ki, kendi ölçüm birimlerine göre yanıt vereceklerdir.
Kendi çevresine bakacak, yahu galiba şu en iyisi diyecektir.
Veya belki de Cumhurbaşkanı “hem iyi - başarılı olacak hem bizden
ve hem de bana tabi olacak” diye bir kriter uygulayacaktır. Veya
politik- ekonomik duruma göre bazı vitrinlik seçmelerde
bulunacaktır.
Gördüğünüz gibi layık olanı seçme bir kuru gürültüdür.
Ama bunu Cumhurbaşkanının seçimi için değil, genellikle başka
hükümet kuruluşlarında üç aşağı beş yukarı benzer davranış biçimi
olarak görürüz.
Cumhurbaşkanı’nın kimleri atayacağını bilmeden yazıyorum, ilkelerin
tartışıldığı bu yazı için hiç de önemli değil kimleri
atayacağı.
Fakat bol lafı edilen “layık olan atanacak” dedikodusunun, zaten
normal yönetimde de zerre işlemediğini biliyoruz.
Mesela üniversitelerin başlarına atananlar konusunda “layık olan”
kuralını işletmeniz mümkün mü? Botanik Bahçesi
örneği
Buradaki anlayış, layık olmakla zerre ilişkisi olmayan, bize bağlı,
bizden, bizim dediklerimizi yapacak olan, biçimindedir.
Mesela İstanbul Üniversitesi’nin elinden
Botanik Bahçesi alınıyor, koca bir bahçe bilimsel
bağlamından koparılıyor, Diyanet’e verilerek gezinti, keyif
bahçesine dönüştürülüyor.
Bu durumda üniversitenin başında olan Rektör’ün önünde tek yol var:
Botanik Bahçesi için savaşmak. Tabii eğer kendini üniversiteye,
değerlerine, bilime, tarihine bağlı...