Şöyle bir teori kurabilirsiniz ve yanlış da yapmış
olmazsınız:
• Bahçeli 11
Ekim’de RTE’yi başkan yapacağını
açıkladı..
• Referandum’a gidileceği ekimde belli oldu.
• Bu andan itibaren Referandum planlandı. Nisan ayında
yapılacağı aşağı yukarı belliydi.
• Kasım ayına kadar yapılan ilk yoklamalarda Meclis’te anayasa
değişikliğine çoğunluk sağlanmasının önünde engeller görüldü.
MHP’deki direniş gözlendi.
• Buna göre Referandum stratejileri belirlenmeye
başlandı..
• Her seçimde yapıldığı gibi, kamplaştırıcı bir program
izlenecek ve milliyetçiliğe yeni rüzgârlar pompalanacaktı.
Cumhuriyetçiler tutuklanıyor
• Cumhuriyet’in yazar ve yöneticileri, haksız ve hukuksuz,
yasa tanımaz bir biçimde tutuklandı. Bunun Avrupa’da Türkiye ve
iktidara karşı tepkileri artıracağı açıktı. Avrupa’da RTE
aleyhtarlığı büyüdü.
• RTE ve adamları, bu aleyhtarlığı daha da tırmandırma kararı
aldı ve şubat sonuna doğru Die Welt gazetesi Türkiye
muhabiri Deniz
Yücel tutuklandı.
• Almanya ve Avrupa’da protestolar büyüdü. Almanya hükümeti
sertleşme işaretleri verdi.
• Erdoğan, Deniz Yücel’in tutuklanmasını tırmandırarak
Almanya’nın iyice damarına bastı: Yücel için
“terörist”, “Alman ajanı”,
“PKK temsilcisi” dedi. Tutuklanmanın ardındaki
siyasi irade böylece çok netleşti. Gazetecilerimizin daha
yargılanmasına bile başlanmamıştı.. Böylece iktidarın hoşuna
gitmeyecek haberler yapan gazeteci ve gazeteler, ya FETÖ’cü, ya
Alman- Amerikan ajanı ama en önemlisi teröristti. Bu, Erdoğan’ın
Odatv tutuklamaları döneminde de gazetecilere terörden
tutuklular bakışının tıpkısının aynısıydı.
• Avrupa’dan resmi protesto sesleri tırmandı.
• İktidar da ellerini ovuşturup
duruyordu: Başarıyoruz diye çak yapmaya
başladı. Türkiye’de Almanya’ya karşı milliyetçi duygular tırmanmaya
başladı.