Atatürkçü olsak mı olmasak mı... İktidar yandaşları ikilem
içinde çırpınıyor. Cumhurbaşkanı’nın Atatürk
konusunda en azından söylem olarak bir tık ileri vitese geçerek
Atatürk’ü “sahiplenmesi”, iktidar mahallesini karıştırdı.
“Tartışma” ekranlarında boy gösteren belkemiksiz yalan abideleri,
ağızlarında geveledikleriyle beyinlerindeki hiçlikleri dışa vuruyor
ve iktidarı da zor durumda bırakıyorlar. Bence bazılarının ekran
ömürleri doldu, onları ileri süren iktidarın yapısının şimdi
kırmızı kartları çıkarmaya hazırlandığını varsayabiliriz.
Cumhurbaşkanı’nın Atatürk konusundaki yeni politikası için
dedikleri “hayır değişen bir şey yok”.
Değişen bir şey var. Özünde yoksa bile en azından şeklen var. Ve
yandaş sözcüler bu şeklen olanı savunmak zorundalar, yoksa
ekranlarda işleri ne?!
Cumhurbaşkanı bir ayar yapıyor. Dahası bu ayarı bu ülkede
yaşayanlar iktidara yapıyor: TIR sürücülerinin bile 10 Kasım
9.05’te dağ başlarında durup saygı duruşuna geçtiği, ninelerimizin
Türk bayrağına sarılıp dimdik durduğu bir ülkede yaşıyoruz. Çok
özgün bir ülke niteliği.
Atatürk damarlara işlemiş, toprağa, suya, havaya karışmış, bu
ülkenin kılcal damarlarında dolaşıyor.
Atatürk sevgisinin bu topraklardan yok edilemeyeceği gerçeğiyle
karşı karşıya iktidar.
Üç beş hilafetçinin, yeminli düşmanın, kör gözün, kendini inkâr
edenin bu millette karşılığı yok.
Cumhurbaşkanı bunu görüyor ve ayar veriyor. AKP seçmeni ve
Atatürk
Bir nokta daha var: AKP’nin Erbakan’dan devraldığı
en çok yüzde 20
seçmen oyu var. Ki bu yüzde 20’ye de “şeriatçı - dinbaz
politikaların tapıcıları...