İngiltere parlamenter demokrasinin yaratıcısı, beşiğidir. Kralın
despotluğuna karşı mücadelenin 500 yıllık bir geçmişi var.
1200’lerde başlamış, darbe-karşı darbelerle, iktidar savaşlarıyla
yoğrulmuş ve sonunda milletin temsilcileri parlamentoda söz sahibi
olmuş, hükümet Kraliyetten ayrılmış, Kraliyet şeklen, devlet
başkanlığı gibi bir statüde kalmıştır.
Bizde parlamenter sisteme doğru adımlar, şüphesiz ki padişahın
yetkilerinin kısıtlanmasıyla atıldı. Tanzimat’lar bu mücadelenin
parçalarıdır. II. Abdülhamit I.
Meşrutiyet’i, ilk Osmanlı Anayasası’nı kabul ederek, yönetimi
Meclisi Mebusan ile paylaşmayı kabul etmişti.
Ama bu durum, İngiltere’deki gibi Padişah’ın
mutlaklığına karşı önemli savaşla kazanılmadı. Nitekim
Abdülhamit bir yıl sonra 1878’de Meclis’i kapattı, 30 yıl! İttihat
Terakki’nin baskıları ve İmparatorluğun parça parça elden çıkması
üzerine, 1908’de İkinci Meşrutiyet’i kabul etti. Sonuçta görevinden
alınarak sürgüne gönderildi. Osmanlı’nın dağılması ile Padişahlığın
bitmesi eşzamanlıdır!
Sonrası, Büyük Kurtuluş Savaşı ile Türkiye kuruldu. Padişahlığın
kökü kazındı, millet egemenliği kuruldu ve Cumhuriyete geçildi.
Büyük Millet Meclisi ile Türkiye modern demokratik parlamenter
düzene doğru yol almaya başladı! Şüphesiz, demokratik niteliğinin
gelişmesini sürekli baltalayan önemli yol kazalarına
uğrayarak!
Ciddi bir yol kazası tehlikesi
Şimdi demokrasi, parlamenter rejim sürecinde bu
kez çok ciddi bir yol kazası ve geriye dönüş
tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Nereye dönüş? RTE veya bir kimse,
Meclis’in üzerine çıkıyor, onun yetkilerinden önemli bir kısmını
(Hükümet kurma -denetleme - düşürme - değiştirme, bütçe, tüm
atamaları yapma, devletin idari yapısını istediği gibi baştan
şekillendirme) devralıyor. Tüm yargının başı olan HSYK üzerinde tam
kontrol kuruyor. Anayasa Mahkemesi üzerinde egemenliğe sahip,
Ordu’nun başkomutanı, kanun gücünde kararname çıkarma yetkisine
sahip...)
Bunların hiçbiri 1908’den bu yana tek kimsenin elinde
toplanmamıştı. Türkiye’nin, daha iyi işleyen bir parlamenter
sisteme ihtiyacı varken, tek adam rejimine sokulmak tehlikesi ile
karşı karşıyayız.