İktidarın yaldız laflarını ve propagandasını bir kenara
bırakınız, işin aslı ülkenin hem Batı’da hem de Doğu’da bir açmazın
içinde kilitlenmiş olmasıdır. Yok lider ülke, yok büyük ülke,
geçiniz bu lafları. Yeniden Kurtuluş Savaşı lafları, geçiniz..
Üç gerçek var: 1) Ülkenin Batı’dan dışlanması, Türkiye - Avrupa
ilişkilerinin diplere vurması.. 2) Türkiye’nin Ortadoğu
bataklığının içinde olması ve Ortadoğu’nun yeni savaş rüzgârlarına
gebe olması.. 3) İktidarın besleyip palazlandırması ve ordunun
kapılarını iyice açmasıyla Fetullah Gülen terör
örgütüne, darbe için koşulları hazırlamak. Darbe girişimine karşı
ilan edilen OHAL, iktidara bakacak olursak, adeta ebedi olarak
Türkiye’nin boynuna asılmış gibi..
Cumhurbaşkanı, daha geçen gün işadamlarına karşı yaptığı konuşmada
OHAL’e karşı çıkanlar var, bu bizi üzer... gerekirse 8-9 daha kez
uzatırız.. Allah aşkına OHAL’in terör dışında kullanılması olmuş
mudur.. demiştir. Evet, ifade özgürlüğü OHAL kapsamında terör
örgütlerine destek olarak kabul ediliyor.. Valiler gösterileri,
mitingleri, tiyatroları yasaklıyor. İktidarın açtığı
yaralar
Ülkenin içindeki zorluklar kader değil, bu iktidarın yol açtığı
temel sorunlar. Bugün AB konusunda muhalefet ne yapmalıydı, ele
alacağız.
Şüphesiz, Avrupa Birliği ile ilişkilerin dibe vurmasında Avrupa
Birliği ülkelerinin payı yabana atılır gibi değil.. FETÖ darbe
girişimi karşısında hâlâ gerçekçi bir politika izleyememeleri,
ilişkileri geriyor.
Fakat her şeye rağmen iktidarın Avrupa Birliği politikasına karşı,
ülkemizde muhalefet, tabii ki CHP büyük bir değişik politika ile
yanıt verebilmeli...
Türkiye ile AB arasındaki ilişki ne iktidarın politikalarına ne de
AB komisyon...