Biliyorsunuz, Almanya’nın MİT’i BND’nin şefi Bruno
Kahl, Türkiye, darbe ile “Gülen Hareketi”
arasında bir kanıt gösteremiyor, dedi.
“Gülen’in darbenin arkasında olduğuna ilişkin
hiç bir işaret yok” diyor bu kişi. “Türkiye çeşitlidüzeylerde
bizi inandırmaya çalıştı ama başaramadı!” Kocaman bir yuh
çekmenin anlamı yok. Çünkü konu inanmak meselesi olunca,
keyfi durum ortaya çıkar. “İnanmıyorum kardeşim” der çıkarsın, sen
istediğin kadar yırtın. Ama darbeye nesnel olarak bakarsan Gülen’i
görürsün. Ama istemiyorsun! Peki, neden?
Kahl, istihbaratın başına siyasal olarak atanmış kişi. Ama
sözlerindeki yanlışlık, “meslekten istihbaratçı” olmamasından
kaynaklanmıyor. Bu Almanya’nın politikası, BND şefi de bu
politikaya uygun ötüyor. Ayrıca medyası da, mesela Der Spiegel’in
haberleri de genellikle bu telden çalıyor. En son İngiltere de aynı
koroya katıldı.
Gülencilerin Avrupa’da en güçlü olduğu yer Almanya. Şimdi düşünün,
Gülen’in darbe işinde olduğunu gördükleri zaman işler karışacak,
başlarına bir ton iş açılacak! Bu birincisi.
Sizi niye kabul etsinler!
İkincisi ise, Türkiye’deki iktidarın burnu büyük, tüm dünyaya
meydan okuyucu, yalanlarla bezeli, Avrupa’nın siyasal ve hukuk
değerleriyle ilişkisi sıfır, basın özgürlüğünü yok etmekte kararlı,
yargıyı kendine bağlayan, üstüne üstlük şimdi de anayasa
değişikliği ile bir diktaya hazırlanan bir iktidarı asla kabul
etmemeleri.
Adaylık görüşmelerini sürdüren, ben AB’ye üye
olacağım diyen bir iktidarsınız. AB’nin değerleri belli, tam
bir uyuşmazlık içindesiniz, neredeyse 180 derece, sizi sert
eleştirecek tabii ki.
Hoşunuza gitmiyorsa, üyelik görüşmelerini iptal edersiniz. Nerede o
cesaret.
Bu iktidarın yaptığı ise bol keseden saldırı. Yok Nazi imiş yok
bilmem ne. Türkiye’de şu anda yaptığınız uygulamaların hiçbirinin
Avrupa’da yeri yurdu yok.