Ortalık ekonomik olarak kan revan içindeyken, burada dış konular üzerinde kalem oynatmayı yadırgamayın. Umarım bu yazıyla seriyi şimdilik bitiririm. Ukrayna üzerinden en çok tartışılan konu, atom bombasının olası bir savaşta kullanılma riskinin büyümüş olması. Bugüne kadar atom bombasını kullanma riskini konuşmak bile “tehlikeli” bulunurken, bugün “Büyük Siyaset”in düşünce kuruluşlarının ve uzmanlarının artık gündelik bir olay gibi tartışma konuları arasına giriverdi.
Rusya hükümet sözcüsü Peskov’un dün CNN televizyonunda ünlü gazeteci Christiane Amanpour’un programına katılarak, Putin’in hangi şartlar altında Rusya’nın atom bombasını kullanacağına ilişkin soruya “Ortada ülkemiz için var oluşsal bir tehdit olursa, bu olabilir” sözleri, şüphesiz ABD’nin duymak istediği yanıttı.
BİR BASAMAK YÜKSELDİ
Aslında Peskov’un sözleri, atom bombasına sahip hemen her
ülkenin yanıtıdır. Yani gizli saklı bir tarafı yok. Ama şöyle bir
fark var:
Düne kadar atom bombası büyük savaşı caydırıcı ve düşmanı saldırmaktan alıkoyucu niteliğiyle konuşulurdu. Bu atom silahı olanlar, düşmanlar arasında bir dengeyi sağlıyordu. İlk Soğuk Savaş döneminde bunun adı “dehşet dengesi” idi.
Şüphesiz hâlâ “caydırıcı” niteliği ön planda. Ama şimdi bu dengenin yanına Putin’in açıklamasıyla birlikte “kullanılabilirliği” girdi. Bu yeni bir durum. Bir basamak yukarısı.
TEK YANLI KULLANIM GÜNDEMDE
Ayrıca “Ortada ülkemiz için var oluşsal bir tehdit
olursa, bu olabilir” cümlesi de açılmaya muhtaç. “Var
oluşsal bir tehdit”, atom bombasını ilk kullanan olabilirliğini
gündeme getiriyor. “Dehşet dengesi” çöp oluyor. Her iki
taraf da “var oluşsal tehdit” noktasında duruyorsa, bunun
bir ilk kullananı olur, olacak demektir. Dengeyi “var oluşsal
tehdit” üzerine kurduğunuzda, “İlk kullanan ben
olmayacağım” politikasını rafa kaldırıyor. Bu önerme, Soğuk
Savaş döneminde kalıyor.