Türk basınında da buna yeltenen ama tam beceremeyen birkaç
yazıya denk geldim. Susan Sontag’ın “Notes on
Camp” makalesini satır satır çözümleyince bile tam olarak ne
dediğini anlamak zor.
Bazen bir görüntü binlerce sayfadan daha açıklayıcı olur ya, “camp”
tanımı çok beklendik bir yerden geçen akşam geldi. Sontag’ın
“güzellikle değil ama stilize etmek ve yapaylık derecesiyle ilgili
bir hissiyat” diye tanımladığı “camp”in ne olduğunu tüm dünyaya bir
Türk gösterdi.
Hem de “camp”in mabedi Eurovision’da. Yarışmaya Türkiye
katılmıyor, hatta kadın kıyafeti giyen sakallı adamlara karşı
devletimiz halkı korumak istiyor olabilir. Ama Türk’ün
Eurovision sevdası durdurulamıyor işte.
“ŞARKININ GLOBAL BİR DURUŞU VAR”
San Marino adına yarışan, “Say Na Na Na” şarkısını seslendiren
Serhat tam da Sontag’ın bahsettiği “doğal camp” tanımına
uygun; kasti olmadığı, doğal olarak ortaya çıktığı için daha
tatmin edici. “Camp”in bir özelliği “camp” olduğunun farkına
varmayıp kendisini ciddiye alması.
Kendini ciddiye alma konusunda da Serhat’la yarışacak az kişi
vardır herhalde.