Bu yarı final eşleşmesiyle ilgili bana görüşlerimi soranlara
aynı SABAH'taki köşemde yazdığım gibi cevap vermiştim: "İngiltere
iyi futbol oynamıyor, organize ataklarla pozisyon üretemiyor. Ama
fizik kondisyonları iyi ve çok etkili duran top kullanıyorlar. Buna
karşılık iyi futbol oynayan Hırvatistan ise iki tane 120 dakikalık
çok zorlu maç çıkardı. Zihinsel ve fiziksel mutlaka sıkıntıları
olacak, bu nedenle favorim İngiltere..."
Maçın hemen başında güzel bir frikik golüyle İngiltere öne geçince
skor avantajıyla beraber çok da elverişli bir saha içi ortamı
yakalamıştı. Ama risk alan yorgun rakibi karşısında hiç organize
atak yapmadan kontratak düşünmeleri ve sadece uzun toplarla
sprinter olan Sterling'i kaçırmak istemeleri güçlü bir takım için
olumsuz bir tabloydu. Sterling de zaten müthiş deparlarına rağmen
işin sonunu getirmekte beceriksiz bir oyuncu. İkinci yarı da böyle
başladı. Ama dakikalar geçtikçe İngiltere o kadar kötü oynuyordu ki
Hırvatistan'a zorla hücum etmek için moral verdiler. Ve ardından
beraberlik golü geldi. Ondan sonra 120 dakikanın sonuna kadar
oyunun tek hakimi Hırvatistan'dı. İngilizler'in hocası Southgate
bana göre; çok zayıf bir hoca. Bu konudaki en büyük örneğim de
2-1'den sonra Vardy'yi sahaya sürmesiydi. Halbuki İngilitere
öndeyken rakip de risk almışken bu futbolcuyu kullanacaksın.
Sonuçta yorgun Hırvatistan, üçüncü 120 dakikasından büyük bir
zaferle ayrıldı. Gönülden kutlamak lazım... Vida çok başarılı bir
performans gösterdi. Modric gerçekten büyük bir futbolcu. Bizim
genç yeteneklerimizin Modric'in bu profesyonelliğini ve hırsını
örnek almaları gerekiyor. Cüneyt Çakır zorluk derecesi yüksek maçta
zaman zaman oyuncuların da gerildiği anlarda son derece kendine
güvenli ve başarılı bir yönetim gösterdi. İki dünya kupasında üst
üste yarı final yönetmek hiç de küçümsenecek bir iş değil.