“-Çevrede görülen her şey insanı yaralayabiliyor, insanı
küçültebiliyor...
Bu işin ne kadar karmaşık olduğunu anlayabilir misin?
Herhangi bir şeye bakıp, ‘Ben şuna bakıyorum’ demek yetmez...
Gözünün önünde duran şey bir kalem ya da bir parça ekmek kabuğuysa
bu olabilir belki.
Ama ölü bir çocuğa baktığını fark edince ne yapacaksın?...
O zaman ne diyeceksin?...
Hiç kem küm etmeden, dümdüz bir sesle, ‘Ölü bir çocuğa bakıyorum’
diyebilmek kolay değil.
Beyin sözcükleri biçimlendirmemekte diretiyor. Yapamıyorsun
nedense.
Çünkü gözünün önündeki şey kolayca içinden sıyrılabileceğin,
kendinden ayrı tutabileceğin bir şey değil.
Yaralanmak dediğim zaman bunu anlatmak istemiştim.
Bakıp geçemiyorsun, çünkü gördüklerin -nedense- senin bir parçan,
içinde gelişen öykünün bir bölümü oluyor...
Hiçbir şeyden etkilenmeyecek kadar katılaşmak iyi olurdu
herhâlde.
Ancak o zaman da insanlardan büsbütün kopar ve öyle bir yalnızlığa
kapılırsın ki hayat katlanılmaz duruma gelir.