Amerikalıların klasik taktiğidir. Önce bir algı oluşturur, sonra
kamuoyunu yönlendirir, ardından olguya dönüştürürler.
Bu tarz bir yeni gerçeklik karşısında, sizi sürekli müdafaa
pozisyonunda tutar, ileri hamlelerinizi kısıtlamaya, olmadı
yörüngede tutmaya çalışırlar. Örneğin bu sıralar Barış Pınarı
Harekatı kapsamında Türkiye'yi ve yöneticilerini hedef tahtasına
oturtma uğraşındaki yerleşik Amerikan nizamı, "savaş
suçu" kavramını ileri sürerek, tehlikeli bir tırmanışın
altyapısını kurma arayışında görünüyor.
Oysa Batılı politik ve askeri aktörler, Irak'ta mezhep temelli
ayrışmayı körüklerken, Suriye'de de DEAŞ'ın sezaryen doğumunu
yaptırıyorlardı.
ABD'nin, Suriye iç savaşına müdahil olma biçimindeki hızlı
manevraları, Türkiye'yi açığa düşüren gizli mutabakatları, YPG
terör örgütünü sahada kara gücü olarak destekleme kararları,
kimyasal silah kullanımında aşılan kırmızı çizgisini savunmaktaki
acizlikleri krizi derinleştirdi ve bugünlere kadar getirdi. Şayet
Ankara, Fırat'ın doğusu ve batısını paylaşan ABD ve Rusya
arasındaki denklemi çözmese idi, şimdilerde bambaşka ajandaları
konuşuyor olacaktık. Rusya ve İran'la geliştirilen süreçler de
(Astana ve Soçi) işleyen bir mekanizmaya dönüştüğü içindir ki Türk
hançeri, Suriye'nin kuzeyindeki terör koridorunun bağrına
saplanabildi.
Suriyeli Kürtleri, YPG'li teröristler üzerinden bir kalıba dökmeyi
ve kantonal yapı ile kendisine bağlamayı hedefleyen derin ABD, bu
sayede İsrail için tampon bölge kurmayı, Türkiye ve İran'ı yıllarca
baskılamayı aklının kenarında hep tuttu.
Bütün bu olup bitenler devletlerin arşivlerinde tüm çarpıcılığı ile
kayıtlı olmakla birlikte, şu an açılamadığı için bilhassa Batılı
ülkelerin halkları, cihatçı terör senaryosu ile sonuna kadar
manipüle edildi.
Suriye'de bozulan oyunlar, karışık Amerikan aklını şantaj içerikli
sözde belgelerle, finansal ve adli açıdan mayınlı alana yeniden
sürükledi. Halkbank dosyasını, ABD Hazinesine bağlı Yabancı
Varlıkları Kontrol Ofisi (OFAC) didik didik etti. Ve istediği
neticeye (!) ulaşamadı. İran yaptırımlarını by pass etme iddiasını
doğrulayamadı.
OFAC, suçlamalarını bir noktaya bağlayamayınca, bu hususu deklare
etmek yerine günü geldiğinde kullanılmak üzere dosyayı Newyork'taki
savcılığa havale etti.
Anlaşılan o ki yedekte bekletilen o plan, Suriye bahanesi ile
yürürlüğe konuldu. Resmi incelemelerin de teyit ettiği gibi
Halkbank'a kesilecek bir ceza ve Amerikan hukuku açısından bunu
doğrulayacak geçerli belge ortada yok. Yine de en kasti faul
yapılsa bile işlem başına ödetilecek fatura, banka ve Türkiye için
ihmal edilecek düzeyin ötesine de geçecek miktarda değil!
Günün sonunda...
Başkan Tayyip Erdoğan'ın dün AK Parti Grup
Toplantısı'nda işaret ettiği formül dışında, yani büyük
ağabeylerinin, teröristleri güvenli bölgeden çekmesi dışında pratik
bir çözüm bulunmuyor!