ABD ile müzakerelerde her zaman göz önünde bulundurulması
gereken husus, "Mutlak galibiyet veya mağlubiyet hissine
kapılmamaktır!"
Ülke olarak milli menfaatlerinizi garantiye aldığınızı düşündüğünüz
anda bile mutlaka birkaç hamle sonrasını da hesaba
katmalısınız.
Bugün, Suriye'nin kuzeyinde oluşturulması kararlaştırılan "Barış
Koridoru"nun akıbeti, bir "Güvenli Bölge"ye dönüşmesi, Türkiye'nin
güçlü, kararlı duruşuna ve teyakkuzda olmasına bağlıdır.
Unutmayalım ki "Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci" Suriye'deki
gelişmelerle birlikte akamete uğramış ve ABD, DEAŞ'la mücadele
görüntüsü altında bölgenin nüfus yapısını alt üst ederek bugünkü
sorunlu tablonun ortaya çıkmasına sebebiyet vermişti.
Halihazırda Suriye Demokratik Güçleri şemsiyesi altında terör
örgütü YPG'yi himayeyi sürdüren, silahlandıran, eğiten CENTCOM (ABD
Merkez Kuvvetler Komutanlığı) gerçeği karşımızda duruyor.
Ayrıca...
Müşterek Komuta Merkezi konusu da çok hassas.
Zira, Fırat Kalkanı Harekatı sırasında Amerikalılar, "Bölgede
elemanlarımız var. Koordine olalım. Size istihbarat ve hava desteği
de sağlarız" demiş olmalarına rağmen, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
hızını epeyce kesmeye çalışmış, askeri konuşlanmasının boyutunu ve
operasyonun derinliğini anlamaya uğraşmıştı.
Münbiç'teki terör örgütü varlığını Fırat Nehri'nin doğusuna çekme
sözünü ise açık taahhüdüne rağmen iki yıldır yerine getirmeyen ABD
profilini hatırlatmak bile gereksiz.
Özetle...
Türkiye'nin, Suriye ve Irak sahasında alacağı askeri önlemleri
ısrarla durdurmaya çalışan ABD'nin bu kez Ankara merkezli formüle
yanaşmış olması önemlidir. Bu çözümü kalıcı kılacak olan
Türkiye'nin, farklı siyasi unsurları ile aynı noktada
buluşabilmesidir. O nokta, "milli çıkarlardır!"
Ve yine dikkat gerektiren bir boyut da Kürt kökenli nüfusa ilişkin
ABD'nin nüfuz çabasının, yeni versiyonun nereye evrileceği ve
Ankara'yı hangi denklemlerle karşı karşıya bırakacağıdır!
NOT: Bayramınızı tebrik ediyorum. Bayram tadında günleriniz eksik
olmasın...