Kamu sermayesi ile çalışan bankalar elbette büyüteç altında
tutulmak durumundadır. Esasen, devletten lisans alarak halkın
parasını toplama ve işletme yetkisi verilen tüm bankalar için de bu
kural geçerlidir. Lâkin işin içine hazine kaynakları da girdi mi,
toplumun hassasiyeti artar, artmalıdır da. Bizdeki kamu bankaları;
özel bankalara, yabancı sermayeli eş değerlerine göre tabiri caizse
"garibandır!" Kolay hedef alınır, çabuk yerden
yere vurulur ve meramını anlatması çoğu kez ya geçtir ya da güç.
Bir özel bankanın yöneticisi için ileri sürülemeyecek iddialar,
konu kamu oldu mu, özen gösterilmeksizin servise konulabilmektedir.
Bankanın ve bankacının itibarını özel çerçeveye alan kanun
hükümleri ihlâl edilebilmektedir.
Kamu bankaları demişken...
Her yönüyle hesap verebilirlik ağı içindedir, olmak zorundadır.
Bir defa, Bankacılık Kanunu'nun, "zimmet" maddesi
vardır ki... 7 sülalenizden, 70 yıl boyunca hesap sorulması için
yeterlidir. İkincisi, zincirleme denetim
mekanizması söz konusudur. Sıralayacak
olursak... BDDK, Merkez Bankası, Hazine ve Maliye
Bakanlığı, Bağımsız...