Önceki akşam AK Parti Ankara İl Başkanlığı'nın düzenlediği, Yeni
Ekonomi Programı'nı değerlendirme toplantısına konuk oldum. Günün
ilerleyen saatine rağmen tıklım tıklım dolan salon, ekonominin
geleceğine ilişkin merakın üst düzeye çıktığını teyit eden
yorumlara sahne oldu. Edindiğim izlenim o ki bu sıralar parti
teşkilatları, milletvekilleri ve bankacılar mutlaka sahaya çıkmak
zorunda. Bir şeyler vaat etmelerine gerek yok. Sadece milleti
dinlemeleri bile yeterli. Türkiye'nin kaderine damga vuran,
ortalama diye nitelendirilen vatandaş öylesine feraset sahibi ve
bilgili ki değme siyasetçinin, bürokratın hayli ilerisinde.
Neler sormadılar ki... McKinsey ile protokolün arka planı, ajan
rahip Brunson davasına ilişkin baskılar, kamu harcamalarının nasıl
disiplin altına alınacağı, gübre fiyatlarındaki artış nedeni ile
tarımsal üretimde azalma riskine karşı ne tür tedbirler
uygulanacağı, KOBİ destekleri, kur ve faizin ne zaman düşeceği,
istihdam kaybı yaşanmaması için somut olarak ne yapılacağı...
Bankacılar ise Türkiye'nin önemli üretim merkezlerinde görünür olmalı. Reel sektör dertli. Bankaların yağmurlu havada kendilerine şemsiye tutmayacağından öylesine eminler ki... Tedbir alalım derken ya panikliyorlar ya karamsarlığa kapılıyorlar ya da işçi sayısını azaltmayı düşünüyorlar. İşte bu trendin kırılması gerekiyor. Aksi takdirde, Mart 2019 seçimlerine yaklaşılırken birileri, ekonomi üzerinden halkın sinir uçlarına basabilir! *** An itibariyle tespit ettiğim bir başka husus da AK Parti teşkilatlarının, vatandaşın muhtemel tepkiselliğini hesaba katarak içe kapanmak yerine doğrudan onların ayağına gitmesi oldu. Yani, teşkilat mensupları seçime yakın bir tarihte değil, şu anda halkın arasında. Evet, yer yer eleştiri alıyorlar, adeta sorgulamadan da geçiyorlar. Buna rağmen sabırla dinliyor, bir kenara yazıyor, aktarılanları ortak başlıklarda topluyor ve nihai karar alıcılara iletiyorlar. Bu hareket tarzı, vatandaşı sağa sola çekmeye, duygusallığını istismar etmeye meyilli muhtelif odakların negatif etkisini dağıtabiliyor.
Sahadaki bir gerçek de şu: Türkiye'ye karşı, ABD Başkanı'nın ağzından kur saldırısı başlatıldığı, rahip krizi çözülse dahi ABD yönetimi ile tansiyonun hemen düşmeyeceği genel kabul görüyor. Cumhurbaşkanı'nın siyasi liderliği, küresel adaletsizliğin üzerine üzerine giden beyanları taraftar buluyor. Ekonominin iç bünyesine ilişkin zayıflıkların giderilmesi için vatandaştan özveri istemeden önce, devletin verimsiz harcamalardan fedakârlık yaptığını gözle görülür hale getirmesi büyük önem taşıyor.