Dursun Özbek, nasıl “cin olup”, hiç yoktan şapkadan çıkardığı
“olağanüstü ve erken seçimli” bir genel kurul ile “Üç yıllık yeni
bir başkanlık süreci” avına çıktığında, “avlamak isterken, kendi
avlanmış” ise “aynı yolu” üstelik “önünde Dursun Özbek örneği
varken”, Mustafa Cengiz “yetki avcılığı için” denemiş ve büyük bir
çaba ve inançla neredeyse “yerden göğe dizdiği küpleri” yerle bir
etmiştir; artık “çatlayan” bu testi su tutmaz!..
Onca “Yapma, etme, hata yapıyorsun, yanlış yapıyorsun, Tüzüğe
aykırı işler peşindesin, olmaz” uyarılarına rağmen, “inat ve ısrar
ile” genel kurulu toplamış ve her şeyi berbat etmiş, genel kurulda
“çirkin” olaylar olmuş, TV ekranlarına aksedenleri, etmeyenleri ile
ne yazık ki, Galatasaray tarihine geçmiştir!..
Kendisine, yani “bir Galatasaray Başkanı’na söylenen” bazı sözler
ile “kendisinin” bazı sözleri ve nitelendirmeleri “üzücüden
de öteye geçmiş” ve tam tabiri ile “yüzgöz olmanın hafifliğini” ne
yazık ki, “Başkanlık koltuğundan, üyelik sandalyelerine kadar”
taşımıştır!..
“Olağanüstü genel kurul kararının açıklanmasından sonra”, başlayan
eleştirilere ve uyarılara karşı “kararı savunmak için” söylediği
sözlerin ve yaptığı açıklamaların “tam bir çelişkiler yumağına
dönüşmesi ile” Dursun Özbek’e karşı kazandığı iki “anlamlı ve
haklı” seçimin getirdiği “güven ortamının büyük ölçüde tahrip
olduğunu görmek” her Galatasaraylıyı üzdü. Sosyal medyadaki
Galatasaray üyesi grupların yazışmalarında “bu havayı koklamak”
mümkün!..
“Bu tablo”, insana şair Nedim’in “Tahammül mülkünü yıktın, Hülâgü
Han mısın kâfir” mısraını hatırlatıyor!..
Bilmem ki, daha “onca davası devam eden” Galatasaray Adası için,
“bunlar sonuçlanmadan” orada “çivi çakmak bile mümkün değilken”,
şimdiden çıkıp “AYNİ sermayeli ortaklıklardan” bile söz edilen ve
“çok geniş yetkiler” isteyen bir maddeyi, “yangından mal kaçırır
gibi” olağanüstü genel kuruldan geçirmeğe kalkmak ve de “zor duruma
düşülünce”, o “çok komik” olan ve “bütün o istenen...