4x400’de bize altın madalyayı getiren Oğuzhan Kaya, Kubilay
Enco, Berke Akçam ve İlyas Çanakçı’yı bin defa kutlar, bin defa da
yanaklarından öperim… Müthiş… İnanılmaz… Müthiş kere
müthiş…
Pazar günü akşam üzeri TV karşısında spor kanallarımız arasında
“zap”layıp duruyorum. Arada bir de Eurosport kanallarına bakıyorum;
birinde Fransa Turu var, ötekinde de 20 yaş altı (U20) Avrupa
Atletizm Şampiyonası…
Bizim kanallarda, büyük kulüplerin “scout” ekiplerine bile taş
çıkartacak “allamelerimiz” karşımda… Bıraktım Real Madridlerin,
Barcelonaların, Bayern Münihlerin, Juventus’ların, çifte
Manchster’ların, PSG’lerin futbolcularını, Avrupa liglerinin, Güney
Amerika liglerinin küme düşen takımlarının, Japonyaların,
Patagonyaların, Çinlerin, Maçinlerin takımlarının futbolcularını
bile “sol dış vuruşları çok iyidir” diyecek kadar tanıyan, “O
takıma yarar, bu takıma yaramaz, o oyuncuyla yan yana oynamaz”
diyen, “birkaçı” da bana “bazı menajerlerin yakın arkadaşları gibi
gelen” futbol yorumcularının bitmek bilmeyen ve de “Benim oğlum
bina okur, döner döner gene okur” misali defalarca ve defalarca
anlattıklarından bıkmış usanmış bir sporsever olarak, söylemeliyim
ki…
“Bunca gündür” kendisine sorulan “Bu futbolcu yararlı olur mu?”
sorusuna “Bu oyuncuyu tanımıyorum, bir şey söyleyemem, söylersem
izleyiciyi yanıltırım” diyebilen bir “babayiğide
rastlayabildim…”
İşte “birçoğu da sansasyon ve palavra üzerine bina edilmiş” bu
transfer söylemlerinden kaçmak için “zap”ladığım Eurosport 2’de,
birdenbire gözüme göğsünde “Ay-yıldız olan” bir sporcu çarpıverdi.
Atletizm pistinde 7’nci kulvarda start başında duruyor ve adı anons
edilince, göğsündeki Ay-yıldızı işaret ediyordu.
U20 Avrupa Atletizm Şampiyonası’nın son yarışı ve son finalindeydi
ekran; 4x400!..
Start verildi. Ooo, ilk adamımız Oğuzhan Kaya, “favorilerin
kulv...