Hakemler yerden yere vuruluyor; “o takım lehine düdük
çalıyorlar, bu takım lehine çalmıyorlar” diye diye…
Ben bildim bileli, hakemlerimizin “çok az istinası hariç, ama en
ünlü pek çoğu dâhil” Türkiye’de futbol liglerinde “çaldıkları ya da
çalmadıkları hatalı düdüklerin genel toplamının çetelesi tutulsa”
idi ortaya “Üç Büyüklerin ‘ötekilere göre’ kayrıldığı gerçeği” açık
farkla ortaya çıkardı.
Yani, demek istiyorum ki; “bu farklılaştırılma” bugün koparılan
kıyametin “gerçek sebebi” değildir!..
Bugün ortada “iç içe geçmiş” iki tablo vardır;
1 - “Hakem hatalarının normal ve haklı olarak yorumlanması,”
2 - “Hakem hatalarının hakemlere ve kişiliklerine ağır hakaretlerle
bir kulüp aleyhine kampanyaya dönüştürülmesi” ve de “ikincisinin,
birincisinin arkasına” saklanması!..
Sözü uzatmadan son haftalarda giderek arttırılan bu “dolambaçlı ve
iç içe geçmiş iki tablo için” çok açık iki örnek vereyim:
Galatasaray - Trabzonspor maçında, hakem “Galatasaray lehine iki
önemli hata yaptı; “Diagne’yi ikinci sarıdan atamadı, Marcao’nun
penaltılık hareketine düdük çalamadı!..”
Peki, Antalyaspor - Başakşehirspor maçında “aynısı” olmadı
mı; “Başakşehirsporlu Emre ve hatta Robinho’nun kırmızı kart
görmemesi ve de Antalyasporlu Doukara lehine penaltının
çalınmaması” neden “Galatasaraylı Diagne ve Marcao kadar” tepki
görmedi?..
Neden “Galatasaray’ın ‘kollanıyor” korosu, Başakşehirspor’un
Antalya maçından sonra sahne almadı; sadece Mete Kalkavan, o da
“kişiliğine hakaret edilmeden” eleştirildi?..
Başakşehirspor açık ara şampiyonluğa gitmiyor mu, Galatasaray
ise onu “düşe kalka takip etmeye çalışmıyor mu?..”
İşte burada duralım ve gerçeği söyleyelim; “Fenerbahçe düşme
hattından rahatlıkla uzaklaşamamışken, Galatasaray’ın şampiyonluk
yarışı yapması ve de şampiyon olması istenmiyor!..”
Kim tarafından; benim “anlı ve de şanlı” spor (!) medyamın
“ağırlıklı” bir bölümü tarafından. Elbette o kampany...