Haziran başında bir gündü, Bodrum’da tatil yapan Fatih Hoca’yı
aradım. Muradım, “Kulüp kasası ile UEFA sınırlaması arasına
sıkışacak olan transfer ayında ne yapılacağına dair” sohbet etmekti
ve “UEFA’nın kararı” belli olmuş, ama resmen açıklanmamıştı!
Telefonda “özetle” dedi ki; “Durum ortada. Hem Süper Lig, hem
Türkiye Kupası ve Şampiyonlar Ligi kulvarlarındaki mücadeleyi
Galatasaray’a yakışır şekilde götürecek bir takıma sahip olmak
zorundayız. Bunun birinci şartı, şampiyon kadroyu mümkün olduğunca
korumak, kadromuzda yer alamayacak oyunculara da yeni kulüpler
bulmak, onların gidişinden yararlanarak, mümkün olduğunca
eksiklerimizi tamamlamaktır. İkinci şart, takıma lazım olan, ama
bonservis bedeli olmayan veya kiralık alabileceğimiz oyuncuları
bulmaktır. Bu şartta bile kulübün kasasını düşünmemiz gerekiyor.
Öyle gazetelerin yazmaya başladığı ve benim de gazeteleri
okuduğumda ancak haberdar olduğum bombalarla hiç ilgimiz yok,
işimiz de yok, ilgimiz de. Benim ağzımdan çıkmayan ya da
kulübümüzün KAP’a resmen bildirmediği hiçbir transfere
inanma!..”
Aradan bunca hafta geçti, spor sayfalarımız, TV ekranlarımız
“Galatasaray için nice bombalar patlattılar, patlatmaya da devam
ediyorlar” ve ben bunları okuyunca ya da dinleyince hep kendi
kendime soruyordum; “Öcal, bu bomba Fatih Hoca’nın ağzından çıktı
mı, KAP’a bildirildi mi?”
Cevabı kendim veriyor, “Hayır, öyleyse palavra. İnanma” diyor ve de
inanmıyor, gülüp geçiyordum!..
Nihayet önceki gün “inandığım” bir gelişme oldu; Galatasaray
Kulübü, geçen sezon Everton’ın Anderlecht’e kiraladığı 21 yaşındaki
Nijeryalı (forvet / kanat oyuncusu) Henry Onyekuru’nun kiralanması
için Everton ile görüşmelere başlandığını” Kamu Aydınlatma
Platformu’na (KAP) bildirdi ve genç oyuncu sağlık kontrolünden
geçirildi.
Anlaşılıyordu ki, anlı ve şanlı spor basınımız “bomba patlatmaktan”
vakit bulamamış ve Galatasaray’ın “genç oyuncu ile ilgilendiğini”
Nijeryalı İstanbul’a gelene kadar tam tabiri ile “iki sekse...