Birinci zaman / Pazartesi günü saat 10.00:
İnşallah konuşur da beni yanıltır, kendisinden seve seve özür
dilerim, o zaman; ama elbette “dişe dokunur cinsten” bir şeyler
söylerse. Galatasaraylılar hemen anlamışlardır, Ali Dürüst’ten söz
ettiğimi; lütfetmiş, onca garabetten ve kopan kıyametten sonra
“Federasyon’daki bütün görevlerinden istifa etmiş”; üstelik
“gazeteler yalan yazmıyorsa”, arkadaşlarının söylediklerine göre,
kulislerde biraz da Galatasaray yönetimine sitem etmiş; “Olaylar
sürecinde beni aramadılar, şimdi de ‘Niçin istifa etmiyor’ diye
baskı yapıyorlar, beni hedefe koyuyorlar” demiş.
“Vay canına” dedim kendi kendime; “Lucescu’ya Galatasaray Başkanı
talip olmuşken, Federasyon Başkanı’nı kolundan tutup Romanyalıya
koşturan ve Federasyon’a transfer ettiren” kimdi acaba?..
Federasyon, Fatih Hoca’nın sözleşmesini feshederken, çıkıp da “Ne
yapıyorsunuz, daha üç gün önce hoca istifa etmek istedi, ‘Beraber
geldik, beraber gideriz’ diyerek istifayı kabul etmeyen bizler
değil miydik” demeyen, diyemeyen ve “Hocanın kovulmasını hazmeden”
kimdi acaba?..
“Fatih Hoca’nın tazminat davasının intikamını Galatasaray futbol
takımı üzerinden almak isteyenlere”, dahası takımla da yetinmeyip,
“süreci Galatasaray Kulübü üzerine döndürenlere” karşı, her şeyi
görüyor ve biliyorken, “bir Sfenks gibi” susup oturan kimdi
acaba?..
İş “sokakta dolaşamayacak hâle gelene kadar” neredeydi, Ali
Dürüst?
Ve şimdi, göreceğiz bakalım; ne yapacak? Sütre gerisine çekilip,
kendini unutturmaya mı çalışacak, yoksa “cesaretle ortaya çıkıp”,
Federasyon’da oynanan oyunlarla ilgili 5-10 paragraflık bir
açıklama yapacak mı, yapabilecek mi?.. Bilmiyorum, ben bu satırları
yazana kadar sesi sedası çıkmamıştı.
Anlı ve şanlı hakemin üst üste altında “yaktığı ateş” ile kazan
Galatasaray için kaynarken, “Ali Dürüst”, o Federasyon’un “başkan
vekili olmaya devam ediyordu”; taaa ki ne zamana kadar;
“Cezalar...