Artık tanıyamaz oldum, Şenol Hoca’yı; bu yaştan sonra huyu suyu
değişmeyeceğine göre, bir sebebi olabilir; belki de “İstanbul
havası” yaramadı!..
O bilge, o mütevazı, o hoşgörülü, o sabırlı ve asıl o “sportmen
fair play adamı” gitti, yerine “bambaşka” bir Şenol Güneş geldi!..
Orta boy ya da küçük birçok örnek verebilirim, “konuşmalarındaki
ölçü” konusundaki örneklerim “onlarca” olabilir ama ben sadece üç
örnekle yetineceğim:
Birinci örnek olan “Fenerbahçe maçındaki yaralanma olayı” içimi çok
burmuştu. Unutmaya çalışıyordum ki, ikinci örnek çıkageldi.
“Akhisarspor’u hükmen mağlup edecek yanlışlığı maçtan önce
biliyorduk” açıklamasıyla ortaya koyduğu tavrı hayat boyu unutmam
ve “kabul etmem” mümkün değil.
Benim tanıdığım Şenol Hoca, “rakibin saha dışı ve masa üstü bir
hatasından ‘saha içinde yararlanmayı ve maçı ‘anlaşmalı bir
karşılaşma’ garantisine çevirmeyi” değil hayata geçirmek,
düşünmezdi bile.
Ve de bıraktım takımları, “bir takımın teknik adamını (kendini),
maç öncesi ‘Nasıl olsa en az 3-0 galibiz garantisi içinde’ saha
kenarına indirmezdi”; nerede “spor etiği, nerede fair play?..
Durum ortada idi; “Takımı maçı kaybetse bile hükmen 3-0
kazanacaktı. 5-2 kazansa, puan cetveline sonuç 5-0 olarak
geçecekti” ve bir takımın hocası, “böyle bir garanti ile” maçı
oynayacaktı!..
Maç öncesi “uyarıyı yapsa”, yapabilse, rakibine “hatasını
düzeltebilme şans ve imkânını” verebilse, (ki, benim tanıdığım
Şenol Hoca bu imkânı verirdi), bütün dünyada gazetelere, TV’lere
haber olur, Türkiye’de “yılın fair play ödüllerinin en değerlisini,
gönüllere taht kurarak alır”, spor tarihimize geçer, her zaman
herkese “unutulmayacak” bir örnek olarak gösterilirdi!..
Ya “üçüncü” örneğim olan, “başkanına, yönetimine satır aralarında
göndermeye çalıştığı yarı şifreli, bol imalı” mesajlar? Dahası,
kötü sonuçlarda rakipleri, saha zeminlerini, hele hele hakemleri de
hedefe koymaya başlaması?..
Bunlar, “İstanbul öncesi” Şenol Hoca...