Efsane / gelmiş geçmiş en büyük” bir Başkan, 20 yıl
Fenerbahçe’yi âdeta “tek başına yönetmiş” bir lider, “Ben başkan
olayım, gel sen futbolu yönet” mertebesinde gördüğü bir başkan
adayına “en az 10 binini kendi aldığı oy kullanan 20 bin 732 üyenin
katıldığı bir genel kurulda, rakibinin yüzde 77’den fazla oyuna
karşılık, ancak yüzde 22 küsur oy alarak seçimi kaybederse”, bunun
sebepleri araştırılmaz mı?..
Ben “Fenerbahçe muhabiri, yazarı, yorumcusu olsam”, hiç olmazsa
“3-4 dizilik” bir yazı serisi yapar ve de sporla, futbolla ilgili
herkese okuturdum!..
Evet, “Ali Koç’un zaferi” önce Türk sporu, sonra Fenerbahçe için
çok önemlidir; ne var ki “Aziz Yıldırım’ın hezimeti” de, önce
Fenerbahçe, sonra Türk sporu için çok önemlidir; yazılmaz mı?..
“Yapanı, yazanı” görmedim, okumadım; “atlamışsam”, yapandan ve
yazandan özür dilerim!..
“Galatasaraylı olmama ve Galatasaraylıların büyük çoğunluğunun Aziz
Başkan’ın göreve devam etmesini istemelerine” rağmen, ben “başından
beri” hep ama hep “Ali Koç’un kazanmasını” istedim ve “Neden
kazanması gerektiğini” de yazıp geldim!..
Türk sporu, Türk futbolu adına memnunum, sonuçtan; inşallah
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın “yeni başkanları” el ele, sporumuza,
futbolumuza “eski günlerin keyifli, tatlı, heyecanlı, coşkulu,
dostça rekabetini getirecekler” ve bütün kulüplerimize örnek
olacaklardır; yaşayıp görecek ve alkışlayacağız!..
Görülecektir ki, “bu hava içinde gelen şampiyonlukların tadı da,
heyecanı da, önemi de” çok başkadır; öyle günleri, haftaları,
ayları, seneleri yaşadım ben ve “hâlâ” unutamıyorum!..
Buraya kadar tamam da, bir şeyi daha açık açık yazmak istiyorum;
“Aziz Yıldırım’ın kaybetmesine değil, hezimete uğramasına üzüldüm”;
bu hâle düşmemeli ve düşürülmemeliydi!..
Bakınız; “bu hâlin baş sorumlusu” kendisidir; hep “Ben… Ben…Ben…”
demiş, dostunu, düşmanını bilmemiş, bilmek istememiş, düştüğü andan
itibaren yüzüne sadece nezaketen bakacakları, kendisini görünce
yollarını de...