Futboluna bayılırdım; zirveye
ulaşamamana üzülmüşümdür.
Teknik adam olarak “parlayacağına inancım” tamdı; olmamasına
üzülmüştüm.
TV’lerde ve spor sayfalarında “futbol yorumculuğuna başladığında”
doğrusunu yazayım; “başarılı olup olmayacağın” konusunda tereddüt
içindeydim.
Ama kısa sürede tereddüdümü ortadan kaldırdın; “doğru olduğuna
inandığın görüşlerini” hatta “görüşlerine itiraz edilmesinden” hiç
hoşlanmayan Erman Hoca’ya karşı bile, “cesaretle” söylüyor,
savunuyordun.
Elbette “gönlünde bir kulüp / takım yatıyordu” ama hiç belli etmiyordun; yorumlarında “aynı masada oturanlardan” bazılarının aksine, tarafsızdın!.. Ne var ki, “son haftalarda ‘içeriden ve dışarıdan’ Galatasaray’ı çok sevenler (!) korosuna katılmandaki sebebi” anlayamadım ve sana yakıştıramadım. Program şefinin “reyting çekici, tahrik ve teşvik edici sorularına ‘tam uyacak’ cevaplar” vererek, “Galatasaray’ı, Burak Başkan’ı, İspanyol Hoca’yı çok sevenler (!) korosuna katılıyordun; neden?..
Eleştiri yapmak başka şey, “bu koroya katılmak” çok başka bir şey; zira “bu koroda...